26 Mart 2015 Perşembe

Doktora


... aklıma gelince, mideme ağrı giriyor. Zaten hayat kısa, bir de bunu içi dolu mu boş mu belli olmayan bir unvan uğruna daha da heder etmek akıl kârı mıdır? Hayatı; okuyarak, öğrenerek, anlatarak, en azından anlatmaya gayret ederek "hoşça" geçirmek varken, bir etikete sahip olmak için tüketmek delilik değilse nedir?

Bir "unvan" uğruna yarab, ne antidepresanlar göze alınıyor!

Lakin, bir de madalyonun öteki yüzü var. Bir konu hakkında derinlemesine araştırma ve okuma yapmak, üzerinde saatlerce, günlerce, aylarca hatta yıllarca düşünmek, sonra tüm bu emekleri bir metne dökmek, o metnin basıldığını görmek, o metnin okunduğunu, metne değer atfedildiğini görmek az şey midir?

Karar ver ve artık harekete geç Cem'cim! Bir kez olmaması, hep olmayacağı anlamına gelmez.

Hüseyin Cem ÇÖL
26 Mart 2015 - H 309

13 Mart 2015 Cuma

"Beni Yanına Al..."



Bahar geldi. Üç güzel hadiseyi beraberinde sürükleyerek.

Eskisi gibi twitter kullanıcısı olsam, orada bahsedeğmez hayatımdan iz düşürmeye devam eder, ucundan kıyısından belli ederdim başımdan geçen hadiseleri. Twitterdan tamamen koptuğuma göre, geriye kürkçü dükkanım, blogum kalıyor yazmak için. Şimdi ben de Oğuz Atay gibi veryansın edeyim müsadenizle : "Canım insanlar, bana bunu da yaptınız!"

Üç güzel hadise demiştim. Vakit geçirmeden arzedeyim. Daha uyuyacak bu adam.

Birincisi, iki sene önce mezun olan eski bir öğrencimin, incelik gösterip bana bir hediye göndermesiydi. Verilen emeklerin, kürsüde geçen yorgun saatlerin, gösterilen arkadaşça, hesapsız ve samimi ilginin unutulmadığını görmek, anlatılmaz bir saadet! Kendimi bir hoca olmaktan çok "emekçi", hatta "küçük bir emekçi" olarak gördüm hep. Eksik ve yetersiz olduğunu bilsem de, verdiğim emeklerin değerbilir öğrencilerin gözünde karşılık bulduğunu görünce de, yaptığım mesleği hep çok sevdim ve eksikliğimi, yetersizliğimi kapatmak için daha çok çabaladım.Şengül'ün bana gönderdiği hediye, bu sebepten hediye olmanın çok ötesinde bir anlam taşıyor benim için. Lafı eğmeden bükmeden yazayım, ben o ince düşünülmüş hediyeyi, verilen emeklere teşekkür plaketi olarak anlamlandırdım ve bundan çok mutlu oldum.

İkincisi, yine öğrencilerden, eski öğrencilerimden geldi. Güz döneminde benden ders alan üç öğrenci, üç gün önce, ellerinde kahvaltı sepetleriyle odamı şenlendirdiler. Çay, kurabiye, pasta, kek eşliğinde sıcak, samimi bir sohbet. Aslında kahve bahane derler ya, o hesap, yemek içmek bahane, güzel olan dostça, arkadaşça sohbet etmek. Yukarıdaki fotoğraf, hani ne derler, o günden bir enstantane.

Üçüncüsüne gelince. Neyse bu bana kalsın.

Hüseyin Cem ÇÖL
     13 Mart 2015 - Pelitli

6 Mart 2015 Cuma

Arınma Vakti : "Bahça Duvarından Aştım"



Muharrem Ertaş : Fazla otantik.




Kardeş Türküler : Fazla protest.



Şevval Sam : Fazla neşeli. Asla şikayetim yok.



Kubat : Fazla çığırtkan.


Turgay Başyayla : Fazla modern.



Eda : Fazla arabesk.



Zara : Fazla prozodi. Hayal kırıklığı.



Feryal Öney : Fazla erkeksi.



Gülşen Kutlu : Fazla ince.



Sevcan Orhan : Fazla dominant.



Parafonia Choir : Fazla abes.


***

Hepsinin diline, yüreğine sağlık. Ancak yiğidin hakkını verelim. 


Ve Neşet Ertaş : Budur!


Hüseyin Cem ÇÖL
23 Aralık 2012 - Pelitli