15 Eylül 2025 Pazartesi

TRÜ HF 1. SINIF ÖĞRENCİLERİNE ROMA HUKUKU DERSİ HAKKINDA AÇIKLAMA

 

TRÜ HF 1. SINIF ÖĞRENCİLERİNE ROMA HUKUKU DERSİ HAKKINDA AÇIKLAMA

 

Arkadaşlar, öncelikle fakültemize hoş geldiniz. Roma Hukuku dersi hakkında yapacağım açıklamayı dikkatinize sunuyorum:

Ders Günü/Saati/Yeri: Roma Hukuku dersi, Salı günü 15:00-17:00 arasında AMFİ-1’de yapılacaktır. Derse katılanların imzası alınacaktır. Yönetmelik gereğince, final/bütünleme sınavına girme hakkının kazanılması için öğrencilerin derslerin en az yüzde yetmişine katılmaları gerekmektedir.  

Ders Kaynağı: Dersler, genel eserlerden yararlanarak ve powerpoint formatını kullanarak hazırladığım ROMA HUKUKU ders notlarından işlenecektir. Sınavlarda sadece bu notlardan sorumlusunuz. Ders notunu D Kapısındaki Göksel Kırtasiye’den satın alabilirsiniz. Derste ders notunuzu mutlaka yanınızda bulundurunuz.

Sınavlar: Vize/final/bütünleme sınavlarında 50 test sorusu sorulacaktır. Vize mazeret sınavında uzun cevaplı 5 klasik soru sorulacaktır. Derste işlenen tüm konular sınavın kapsamına dahildir. Sınavlardan önceki hafta, sınavın yöntemi ve kapsamı hakkında derslikte ve blogda (hukukderslerim.blogspot.com) ayrıca açıklama yapılacaktır. Ayrıca, vize ve final sınav notlarınıza ilave edilmek üzere ödev verilecektir. 

Ödev: Güz döneminin ödevi, Roma Hukuku ders notunda yer alan 19 sorunun çözümlenmesidir. Soruların yer aldığı slayt numarası ve soruların çözümünde kullanılacak ilgili mevzuat aşağıdaki tabloda verilmiştir. Ödevinizi el yazınızla okunaklı ve anlaşılır olarak, koyu renkli kalemle hazırlayınız. A4 kağıt kullanınız. İlk sayfanın sağ üst köşesine adınızı, soyadınızı, numaranızı mutlaka yazınız. Ayrıca kapak yapmanıza gerek yoktur. Soruları yeniden yazmanıza da gerek yoktur. Ödev yapmak zorunlu değildir. Ödevleriniz 5 puan üzerinden değerlendirilecek ve ödevden aldığınız puanlar, 2026 yılı Ocak ayında yapılacak vize sınavında alacağınız nota ilave edilecektir. Ödevlerinizi 30 Eylül 2025 Salı günü derste imza karşılığında elden teslim ediniz. Mail veya posta yoluyla ödev göndermeyiniz. 

No

Sorunun Yer Aldığı Slayt Numarası

İlgili Mevzuat

Soru 1

23

Kat Mülkiyeti Kanunu m.20/1

Soru 2

24

-

Soru 3

29

TMK m.129

Soru 4

30

TMK m.129 ve/veya TMK m.134/1

Soru 5

31

TMK m.129

Soru 6

32

TMK m.129

Soru 7

34

TBK m.81

Soru 8

41

TBK m.207/2

Soru 9

43

TBK m.585, TBK m.586

Soru 10

45

TBK m.90, TBK m.94, TBK m.211

Soru 11

48

TBK m.89

Soru 12

49

TBK m.89

Soru 13

51

TMK m.202 vd.

Soru 14

56

TBK m.91

Soru 15

60

-

Soru 16

85

1982 Anayasası m.96

Soru 17

86

1982 Anayasası m.89/2-3

Soru 18

148

FSEK m.27

Soru 19

153

-

 

Üniversite hayatınızın sağlıklı, huzurlu ve başarılı geçmesini diler, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlarım. Derste görüşmek üzere...

Öğr. Gör. Hüseyin Cem ÇÖL

http://hukukderslerim.blogspot.com

hcemcol@trabzon.edu.tr


9 Haziran 2025 Pazartesi

İki "Farklı" İsim, "Aynı" Duygular...

 

Nihat Genç yoğun bakımda... Hastalığının son evresinde olduğu söyleniyor. İlaçlar ya da dualar, hepimiz için muhakkak olan sonu ne kadar öteler, bilemiyorum. Usuldendir ama gönülden söylüyorum: Allah şifa versin.  

Nihat Genç'i severim. Hatta pek çok severim. Gençliğimden bu yana iki düzineye yakın kitabını okudum. Öfkesine, samimiyetine, pervasızlığına, delidoluluğuna, eyvallahsızlığına, cesaretine, duygusallığına defalarca tanık oldum. İlk okuduğum kitabı "One Man Show" idi. Henüz 17 yaşındaydım ve üniversite okumak için hayatımda ilk kez Sivas'ın batısına çıkmış, Ankara'ya gitmiştim. Yüz sene önce İstanbul'dan Paris'e giden Jön Türkler gibi şaşkın, idealist, tertemiz ve saftım. "One Man Show" sarsmıştı beni. Sağır bir topluma öfkeli ve kontrolsüz bir haykırış, çığlık gibiydi. Arkası geldi tabi. Çiçekleri Sarıgıza Yedirdim, Ofli Hoca, Modern Çağın Canileri, Dün Korkusu, Soğuk Sabun, Bu Çağın Soylusu, Edebiyat Dersleri, Tek Tabanca vs.. En son Köpekleşmenin Tarihi'ni okudum. Geçen sene. 

Nihat Genç'i severim. Siyasi duruşundan bağımsız olarak, gürül gürül ve kontrolsüzce akan, adeta bir taşkını andıran yazılarındaki samimiyetten ve hesapsızlığından dolayı severim. Bu müdanasızlığın hatta pervasızlığın, kendi siyasi görüşünde olmayanları vatan hainliğiyla hatta şerefsizlikle suçlama ölçüsüzlüğünü de beraberinde getirdiğinin farkındayım. Severken de, döverken de ayarı yok, biliyorum. Dili her an küfre yakın, hatta küfürbaz dense yanlış da olmaz. Siyasi düşüncelerini birebir paylaştığımı söyleyemem. Kendime yakın bulduğum söylemleri de var ama şüpheyle hatta itirazla yaklaştıklarım da. Fakat 17 yaşımda karşıma çıkan ve yarım asrı devirdiğim şu günlere değin takibimde kalan, deyim yerindeyse 33 yıldır yemeğini -beğensem de beğenmesem de- yediğim, varlığıma katkısı olan biri Nihat Genç.  

*

Otuz yıldır genel seçimlerde oy kullanıyorum. Oyunu her seçimde aynı partiye atan ve ölene dek aynı partide karar kılan istikrarlı seçmenlerden biri değilim. Otuz yılda nerdeyse hepsini denedim, sağından soluna kadar oy vermediğim parti kalmadı. Muhafazakar demokratından, sosyal demokratına, milliyetçisinden halkçısına, liberalinden sosyalistine kadar siyasi yelpazenin her rengine en az bir kez evet mührünü basmışlığım var. Sadece bir renge seçmenlik sergüzeştimde asla yer vermedim: DEM Parti ve öncüllerine. Asla oy vermediğim ve asla oy vermeyeceğim bu siyasi kliğin içinde, sevmekten imtina etmediğim sadece tek bir isim var: Sırrı Süreyya Önder. "Var" dedim ama "vardı" demeliydim aslında. Çünkü kendisini bir ay kadar önce kaybettik.  

Sırrı Süreyya Önder'i severdim. Siyaseten bulunduğu yere çok uzak mesafedeyim. Bundan dolayı Önder'i sevmemem icap eder. Fakat, Kürt ayrılıkçılığını savunanların arasında, Türk-Kürt kıyımını durdurmak isteyen ve ağzından iki kelime çıkıyorsa biri hep "barış" olan bu Türkmen figürü, bende Kürt gerçekliğini anlamama, Kürtlerin de bizden farklı olmadığını kavramama, neticede bu toprakların Türk-Kürt hepimize ait olduğunu duyumsamama, nihayetinde Türk-Kürt-şu-bu hepimizin bu dünyada sınırlı bir zaman diliminde yaşayıp toprağa karışacağımız bilincine ulaşmama yardımcı oldu. Has edebiyat da aslında bu bilinci diri tutar: Empati yapabilme yeteneğimizi sivriltir, mekanın ve zamanın sahibi olmadığımızı, sadece burada misafir olduğumuzu bize hissettirir, bize haddimizi bildirir, benliğimizi kibirden temizler. Önder'i, bizden olmayanın bizden farkı olmadığını hissettiren dervişane ve babacan duruşundan dolayı hep sevdim. Önder bizden -bu topraklardan- biriydi, biz de ondandık.  

*

Önder öldü, Genç hayat savaşı veriyor... Siyaseten "farklı" yerde konumlanmış iki isim, bende "aynı" duygular uyandırıyor. Aslında ikisiyle de hayatımın herhangi bir diliminde aynı yerde bulunup, aynı türküyü söylemişliğim yok. İkisinin de siyasi yelpazedeki duruşuna mesafeliyim. Ancak ikisini de obur bir okur/izleyici olarak hep anlamaya çalıştım, anladıkça sevdim. Çünkü ikisinin de bu toprakların hesapsız, müdanasız ve samimi sesi olduğunu düşünüyorum. Çalmayan, çırpmayan, sahtelikten uzak ve şeffaf bir ses. Önder daha sakin ve sevimli, Genç daha agresif ve öfkeli. Özünde ikisinden de "aynı şarkı" yayılıyor. 

Ben o şarkıyı tüm varlığımda hissediyorum. 


Hüseyin Cem ÇÖL

Pelitli / 09.06.2025 Pazartesi 

9 Ocak 2025 Perşembe

Tarih Notları

 

Üç aydır tarih öğrencisiyim. Eski Anadolu tarihi, Hellen ve Roma tarihi, Orta Asya Türk tarihi ve İslam tarihi kitaplarını okudum. Okuduklarımdan anladığım şu: Tarihte ordusu ve ekonomisi güçlü olan toprakları ele geçirmiş, insanları öldürmüş, şehirleri yağmalamış. Bu işin milleti, dini yok. Hepsi istisnasız öldürmüş. Biz başkayız, bizim mayamız temiz, bizim tanrımız hepsinden yüce diyenlere bakmayın. Güçlü olan herkes (Roma, Moğol, Çin, Türk, Arap, Rus vb.) bunu yapmış. Zayıf olanlar da güçlü olmak için çabalamışlar ve sıranın onlara geçmesini beklemişler. Kimse masum değil. O kadar kitap okudum, ne İskender'i, ne Cengiz'i yargılayan bir cümleye tanık olmadım. Herkes gücü kutsamış şimdiye kadar. Ve şimdi de böyle. Biz de onların mahsülüyüz. Alenen ya da örtülü olarak gücü kutsuyoruz.

*

Tarihe objektif bakınca İNSANI görürüz, doğrusuyla, yanlışıyla, sevabıyla, günahıyla İNSANI. 

Tarihe sübjektif bakınca KENDİMİZİ ve BAŞKALARINI görürüz. Başkaları hep düşmandır, hep haksızdır, hep zalimdir. Başkaları cehennemdir. 

Tarihe objektif bakınca, cennetin de, cehennemin de, kendi içimizde olduğunu görürüz. Her insan biraz cennet, biraz cehennemdir. Her insan hem cennet, hem cehennemdir. 

*

Oysa tarihe objektif bakmak, sanıldığı kadar kolay değildir. Bütün kimliklerden sıyrılmak gerekir. Bütün kimliklerden: Millet, din, cinsiyet, sınıf. Sadece kimliklerden de değil: Güçlü olmak, egemen olmak, daha çoğuna sahip olmak gibi hayvani arzularımızdan da sıyrılmak gerekir. Kimliklerimiz ve hayvani arzularımız, tarihi sağlıklı değerlendirmenin önündeki engellerdir. 

Tarihe objektif bakamayan bugüne de objektif bakamaz. Ve yarınlara da. 


Hüseyin Cem ÇÖL 

9 Ocak 2025 Perşembe / PELİTLİ