Sakın sen üzerine alma o kapıdaki yazıyı.
Sen gel! Gelirken gel-gitlerini de getir, hırçınlığını da, masumluğunu da, kavgalarını da, kıskançlıklarını da.
Çıkıp geleceğin yok ya, yazı kendini yazdırıyor, sen boşuna bile olsa gel. Hayatın boşluğunu beraber doldurmak için gel. Sabahlara kadar laflamak için, sabahlara kadar kavga etmek için, sabahlara kadar yürek yangınını çoğaltmak için gel.
Gittiğin günden bu yana hayatım düzen içinde. Bu düzen benim gibi aylak ruhlu hayat kaçkınlarına göre değil. Düzenimi yıkmak için, per-perişan olmam için gel.
Gelirken naftalin kokan kelimelerini de getir. Vahapzade'den bir şiir de olsun güvercin avuçlarında. Yanaklarında asılı gamzeni de unutma sakın. Çatlak dudaklarını ıslatmadan gel. Nasıl ayrıldıysak, seni nasıl bıraktıysam, yine öyle gel.
Gelirken gemilerini yakma. İki arada kalmanın, ne o yandan ne bu yandan olmanın tatlı tereddütüyle gel. Bir tereddütün içinde unutalım dünya hengamesini.
Son kavgamız da olsun dudaklarının arasında. Nerde bıraktıysak ruhlarımızı yaralamayı, hiç sektirmeden devam edelim bitmeyen cıngarımıza. Tırnakların acıtırken nazik tenimi, gözlerindeki tutkuya yine tanık olayım. Sen gel, devam etsin savaşımız.
Sen gel, bir de gözlerin gelsin.
Hüseyin Cem ÇÖL
20 Ocak 2014 - Pelitli