14 Mart 2016 Pazartesi

(üşümüş, üzgün, ürkek ve masum)


Yıllar önce aldığım ve sadece bir hafıza kartı gibi kullandığım, bilgileri depoladığım bir gmail hesabım var. Eş dost pek bilmez. O yüzden buraya mail atan da pek olmaz zaten. Çok eskiden buranın sohbet programını kullanırdım. Sohbet edecek kimse kalmayınca gmaile pek az bakar olmuştum.

Bugün, malum tatsız bir gün, can sıkıntısından, ne var ne yok diye gmail hesabımı yokladığımda Ocak ayında gönderilmiş ve okunmayı bekleyen (üşümüş, üzgün, ürkek ve masum) bir mail buldum. Aklıma “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filmi geldi. Yazılan ama okunmayan, okunamayan mektuplar. Okunmadığı için cevapsız kalan mektuplar. Elde kalan “yıllarca boş dükkana kira vermişiz” dedirten çaresizlik.

Sadede geleyim. Bilesin ki, mektup gönderilenin cevap yazmamakta bir kabahati yok. Çünkü mektup eline geç ulaştı. 

Şimdi bu mektubu (evet bu cevap mektubudur) Kafka gibi “her zaman senin” diye bitirmek isterdim ama ne ben Kafka’yım, ne de sen Milena.

Hüseyin Cem ÇÖL 

14 Mart 2016 – H 309

7 Mart 2016 Pazartesi

Panel Notları


1.      Panelin ilk çeyreğinde öyle bir uykum geldi ki, bir uyku ancak bu kadar gelebilirdi.

2.      Panelde okumak için yanıma Onur Caymaz’ın kitabını almıştım, yanlış yapmışım. Zaten ben son yıllarda şiir de sevmez oldum. Şiirsel, sembolik üslupla yazılan kitapları sevmediklerime hediye edesim geliyor.

3.      Bence konuşmacılar oturmasın, ne diyeceklerse ayakta, kürsüde salına salına desinler. Aslında en doğrusu hiç konuşmamak.

4.      Bu talebe milleti beni dinlerken ne biçim sıkılıyordur. İyi ki talebe değilim.

5.      Hibrit rejim nedir? Hibrit otomobille bir ilgisi var mı?

6.      En büyük başkan, bizim başkan.  

7.      Az ciddi olalım: İnsanoğlunun bütün arayışları kutsaldır, arayış içinde olmak doğal olduğu kadar zorunludur da. Acaba sistem arayışlarının temelinde toplumu daha iyiye ulaştırmak amacı mı yatıyor? Bu bir soru değil, ben de artık saf değilim. 

Hüseyin Cem ÇÖL

7 Mart 2016 – H 309