Yazmasam olmayacak.
Üç yıl önce, İİBF Maliye Bölümüne verdiğim İcra ve İflas Hukuku vize sınavında akıllara zarar bir talihsizlik yaşamıştım. Yerel ve ulusal medyada haber bile olmuştum.
Sınav sorularını hazırlarken cevap anahtarlarını da birlikte hazırlamak gibi bir adetim var. Çünkü, sınav yapıldıktan hemen sonra soruların cevaplarını blogda yayınlarım. Altı yıldır bu böyle. Neden bunu yapıyorum? Boşa kürek işte. Yazsan kim ne anlar?
O sınavda da cevap anahtarlarını önceden hazırlamıştım. 40 test sorusu sormuştum ve her sorunun doğru cevabının altını çizmiştim. Soruları A ve B olmak üzere iki gruba ayırmıştım. A grubu sorularını çoğaltırken değil de B grubu sorularını çoğaltırken farkına varamadığım aslında ultra komik bir hata yapmışım. Soru kağıdı yerine cevaplarının altı çizili olduğu cevap anahtarını çoğaltmışım. Sınav anına kadar da bu hatanın farkına ne ben varabildim, ne de sınav görevlisi olan asistanlar.
Sınav günü açıkçası benim için tam bir felaketti. Hayatımın en kötü günlerinden birini yaşadım. Ama o kötü anları uzun uzun anlatmayacağım. Hemen o günün sonuna geleceğim.
O gün akşama kadar stres tepeme çıkmıştı. Hatanın farkına sınav anında varılmıştı ve sınav iptal edilmişti. Tabi öğrenciler isyanlarda. Odama gittim. Ne kadar sakin olmaya çalışsam da, kafam allak bullak. Doğan Medya’dan gazeteciler geldi. Biraz konuştuk. Bana sınavda şaibe olma ihtimalinden söz edince adeta çıldırdım. Adamları nezaketle kovdum odamdan. Sonra kapıya onlarca öğrenci yığıldı. Hepsi bişeyler söylüyor. İptal edilen sınav ne zaman yapılacak, nasıl olacak, yine test mi olacak falan filan. Öğrenci haliyle kendi derdinde tabi. Kapımda onlarca öğrenci var ve ben onların sorularına sakin kalmaya çalışarak ama pek de bunu beceremeyerek cevap vermeye çalışıyorum.
Yavaş yavaş kapımdaki öğrenci kümesi azaldı, sorusunu soran cevabını alan çekildi ve geriye bir kişi kaldı. Kapının önünde karşı karşıyayız. Bir erkek öğrenci. Ben içimden “hadi sen de sor sorunu bir an önce git” dercesine bakıyorum. O da bana bakıyor. Soru soracaktı da, o an beni öyle görünce vaz mı geçti, yoksa aslında soru falan sormak gibi niyeti yoktu da beni teselli etmek için mi oraya gelmişti, hala bunun sırrını çözmüş değilim ve bana baktı, gülümsedi, “hocam, boşverin ya, sizden daha değerli değil ya, altı üstü bir sınav, üzülmenize değmez”, dedi ve yine gülümseyerek çekti gitti.
O öğrenci kimdir bilmiyordum, hala da bilmiyorum. O dönem benden ders alan Maliye öğrencilerinden biri işte.
Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav... Altı üstü bir sınav...
Anlatabiliyor muyum?
Hüseyin Cem ÇÖL
13 Nisan 2016 – Pelitli
13 Nisan 2016 – Pelitli