“Kış
Uykusu” : Beni Bir Uşağın Gibi, Bir Kölen Gibi Yanına Al…
Hadi, biz de Anton Çehov’un
hikayelerinden esinlenelim. Kısır hayatları içinde çıkış yolu bulamayan Çehov
kahramanlarına dönüşelim. Hava kapalı olsun. Kapalı havalarda odamızın kapısını
kilitleyip, kapalı bir filmin içine kendimizi kapatalım. Kendimizi unutalım.
Bir kış uykusuna dalalım. Kötülüklere karşı koymama yolu, sadece Necla’nın
değil, bizim de yolumuz olsun. Hatta bu pısırıklığımıza daha cafcaflı laflar da
bulalım: Pasif direniş ya da ne bileyim sivil itaatsizlik diyelim,
zavallılığımız daha çok prim yapsın.
Hem ne çok “laf” var değil mi? Bir
anlam ifade etmeyen. Vicdan gibi, dürüstlük gibi, adalet gibi, hak gibi. Zaten
çok iyi biliyoruz, “O” da yok. Korktuğumuz için O’nu var ettik, O’ndan
korktuğumuz için, O’na “yok” diyemiyoruz. Burada es verip kahkahayı koyverelim.
Nasıl bir korkuysa içimize sinen, hepten silmenin imkanı yok. “O ne var, ne de
yok, bilemeyiz ki” diyenler de, “var ama ne yaptığının kendi bile farkında değil,
hem bizi kendi halimize bıraktı” diyenler de korkak. Burada koyverdiğimiz
kahkahayı tortop edip kıyma makinesinden geçirelim ki, ortada delil kalmasın. Gülünecek
an değil, ciddi olalım.
*
Tek hakikat, diz kapaklarıdır.
Hüseyin Cem ÇÖL
5 Mart 2015 - Pelitli