9 Haziran 2025 Pazartesi

İki "Farklı" İsim, "Aynı" Duygular...

 

Nihat Genç yoğun bakımda... Hastalığının son evresinde olduğu söyleniyor. İlaçlar ya da dualar, hepimiz için muhakkak olan sonu ne kadar öteler, bilemiyorum. Usuldendir ama gönülden söylüyorum: Allah şifa versin.  

Nihat Genç'i severim. Hatta pek çok severim. Gençliğimden bu yana iki düzineye yakın kitabını okudum. Öfkesine, samimiyetine, pervasızlığına, delidoluluğuna, eyvallahsızlığına, cesaretine, duygusallığına defalarca tanık oldum. İlk okuduğum kitabı "One Man Show" idi. Henüz 17 yaşındaydım ve üniversite okumak için hayatımda ilk kez Sivas'ın batısına çıkmış, Ankara'ya gitmiştim. Yüz sene önce İstanbul'dan Paris'e giden Jön Türkler gibi şaşkın, idealist, tertemiz ve saftım. "One Man Show" sarsmıştı beni. Sağır bir topluma öfkeli ve kontrolsüz bir haykırış, çığlık gibiydi. Arkası geldi tabi. Çiçekleri Sarıgıza Yedirdim, Ofli Hoca, Modern Çağın Canileri, Dün Korkusu, Soğuk Sabun, Bu Çağın Soylusu, Edebiyat Dersleri, Tek Tabanca vs.. En son Köpekleşmenin Tarihi'ni okudum. Geçen sene. 

Nihat Genç'i severim. Siyasi duruşundan bağımsız olarak, gürül gürül ve kontrolsüzce akan, adeta bir taşkını andıran yazılarındaki samimiyetten ve hesapsızlığından dolayı severim. Bu müdanasızlığın hatta pervasızlığın, kendi siyasi görüşünde olmayanları vatan hainliğiyla hatta şerefsizlikle suçlama ölçüsüzlüğünü de beraberinde getirdiğinin farkındayım. Severken de, döverken de ayarı yok, biliyorum. Dili her an küfre yakın, hatta küfürbaz dense yanlış da olmaz. Siyasi düşüncelerini birebir paylaştığımı söyleyemem. Kendime yakın bulduğum söylemleri de var ama şüpheyle hatta itirazla yaklaştıklarım da. Fakat 17 yaşımda karşıma çıkan ve yarım asrı devirdiğim şu günlere değin takibimde kalan, deyim yerindeyse 33 yıldır yemeğini -beğensem de beğenmesem de- yediğim, varlığıma katkısı olan biri Nihat Genç.  

*

Otuz yıldır genel seçimlerde oy kullanıyorum. Oyunu her seçimde aynı partiye atan ve ölene dek aynı partide karar kılan istikrarlı seçmenlerden biri değilim. Otuz yılda nerdeyse hepsini denedim, sağından soluna kadar oy vermediğim parti kalmadı. Muhafazakar demokratından, sosyal demokratına, milliyetçisinden halkçısına, liberalinden sosyalistine kadar siyasi yelpazenin her rengine en az bir kez evet mührünü basmışlığım var. Sadece bir renge seçmenlik sergüzeştimde asla yer vermedim: DEM Parti ve öncüllerine. Asla oy vermediğim ve asla oy vermeyeceğim bu siyasi kliğin içinde, sevmekten imtina etmediğim sadece tek bir isim var: Sırrı Süreyya Önder. "Var" dedim ama "vardı" demeliydim aslında. Çünkü kendisini bir ay kadar önce kaybettik.  

Sırrı Süreyya Önder'i severdim. Siyaseten bulunduğu yere çok uzak mesafedeyim. Bundan dolayı Önder'i sevmemem icap eder. Fakat, Kürt ayrılıkçılığını savunanların arasında, Türk-Kürt kıyımını durdurmak isteyen ve ağzından iki kelime çıkıyorsa biri hep "barış" olan bu Türkmen figürü, bende Kürt gerçekliğini anlamama, Kürtlerin de bizden farklı olmadığını kavramama, neticede bu toprakların Türk-Kürt hepimize ait olduğunu duyumsamama, nihayetinde Türk-Kürt-şu-bu hepimizin bu dünyada sınırlı bir zaman diliminde yaşayıp toprağa karışacağımız bilincine ulaşmama yardımcı oldu. Has edebiyat da aslında bu bilinci diri tutar: Empati yapabilme yeteneğimizi sivriltir, mekanın ve zamanın sahibi olmadığımızı, sadece burada misafir olduğumuzu bize hissettirir, bize haddimizi bildirir, benliğimizi kibirden temizler. Önder'i, bizden olmayanın bizden farkı olmadığını hissettiren dervişane ve babacan duruşundan dolayı hep sevdim. Önder bizden -bu topraklardan- biriydi, biz de ondandık.  

*

Önder öldü, Genç hayat savaşı veriyor... Siyaseten "farklı" yerde konumlanmış iki isim, bende "aynı" duygular uyandırıyor. Aslında ikisiyle de hayatımın herhangi bir diliminde aynı yerde bulunup, aynı türküyü söylemişliğim yok. İkisinin de siyasi yelpazedeki duruşuna mesafeliyim. Ancak ikisini de obur bir okur/izleyici olarak hep anlamaya çalıştım, anladıkça sevdim. Çünkü ikisinin de bu toprakların hesapsız, müdanasız ve samimi sesi olduğunu düşünüyorum. Çalmayan, çırpmayan, sahtelikten uzak ve şeffaf bir ses. Önder daha sakin ve sevimli, Genç daha agresif ve öfkeli. Özünde ikisinden de "aynı şarkı" yayılıyor. 

Ben o şarkıyı tüm varlığımda hissediyorum. 


Hüseyin Cem ÇÖL

Pelitli / 09.06.2025 Pazartesi 

Hiç yorum yok: