25 Ocak 2014 Cumartesi

“Nur” : Hadi Arayalım, Belki Buluruz…
















Hayat; içimizdeki iyiyi ortaya çıkarma, içimizdeki iyinin içinde kaybolma ve böylece içimizdeki kötüye hakim olma çabası. Bu çabanın içinde evvela iyi’nin (ve kötü’nün) ne olduğunun arayışı gizli. Çünkü iyi ve kötü içiçedir ve aslında bütün uğraş iyiyi kötüden ayırdetmekten ibarettir. O yüzden hayatın ana rengi gridir.

Mustafa Kutlu işte bu çabanın ve arayışın en sade, en yalın, en süssüz ve en samimi tanıklarından. Biz de onun tanıklığına tanıklık ediyoruz her çıkan eserini bir oturuşta hatmederek. Karda temiz izler bırakanları takip etmekten başka bir iş gelmiyor elimizden.

Daha çok güz başında, bazen de yaz ortasında görmeye alıştığımız Mustafa Kutlu, bu kez sevenlerini şaşırtarak kışın ortasında çıkageldi “Nur”la. Nur, evvela saf bir karakter ve dolayısıyla arayışında samimi. Etraf, bu arayışı kendi iktidarlarına ve menfaatlerine alet etmek isteyen sırtlanlarla çevrili: Siyasi partiler, cemaatler, yayınevleri, şirketler, önderler, şeyhler, tarikatlar, kitaplar, en çok da kitaplar… Onlara dokunmadan yolda yürümek mümkün değil. Her dokunuş menzile ulaşmaya çabalarken ruhta bir yara açıyor. Ve bu yolculukta en çok yara alanlar, en saf ve samimi olanlar. Fakat elden ne gelir, yaralanmak da, yolun ve yolculuğun olmazsa olmaz bir parçası.

“Nur”u okurken, kendimi fazlasıyla Yeşilçam kokan bir havayı koklarken bulduğumu da inkar edemem. İnsanların iyi ve kötü diye ikiye ayrıldığı, naif bir zaman diliminde geçiyor hikaye. 2014 olmadığı kesin. Belki seksenler, muhtemelen yetmişler… Henüz tüketim çılgınlığının insanları esir almadığı ve en önemlisi iktidarda değil muhalefette olunan dönemler… Galiba iktidara gelmek, arayış çabasını da baltaladı bu kesimde. İktidar hep ana hedef olarak sunulunca, aranılan bulundu sanıldı ve çaba da bitti.

Bu bahsi uzatmak mümkün. Fakat ben, aklıma gelen her şeyi yazacak kadar cesur biri değilim.

Hüseyin Cem ÇÖL
25 Ocak 2014 – H 309

Hiç yorum yok: