“Radikal” gazetesi yayın hayatına 97
yılında girmişti. İlk reklamları bile hala hafızamda taze: Daktilo tuşlarının
çıkardığı sert ve tok sesler eşliğinde yazılan radikal yazısı, sözlükteki
radikal maddesine tutulan büyüteç… İlk çıkan gazeteleri, hangi görüşten olursa
olsunlar, bir süre alırım. İlk heyecanlar geçmeye, gazete oturmaya başlarken de
bırakırım. Radikal gazetesini de ilk bir yıl hep almıştım. Haftasonları tam
sayfa bulmaca yayınlarlardı mesela. O muazzam bulmacayı hep yapmaya başladığım ama hiç tamamlayamadığım da, hafızamda yer tutmuş tebessüm ettiren başka bir ayrıntı.
Şu üstteki karikatür ise, o yılların
Radikal’inden kalma bir başka anı. 17 yıldır özenle saklıyorum, ömrüm oldukça
da saklayacağım. Her bakışımda, sanki ilk kez bakıyormuş gibi tebessüm
ediyorum. İnsanın içindeki çocuğun kıskançlığını, muzipliğini, basitliğini,
saflığını; dünyanın faniliğini ve aynı zamanda güzelliğini, hayatın
durdurulamaz akışını ve daha pek çok duyguyu harmanlayan bu karikatürü çok ama
çok seviyorum. Aslında karikatürü analiz etmeye kalkınca duyguları bir kalıba
sokmaya çalıştığımı hissettim, yanlış yaptım. Üstteki analizi boş verin. “Bu
karikatür bana ne hissettiriyor?” sorusuna cevap aramak beyhude. Bu karikatürü
seviyorum çünkü bu karikatür hayata tebessümle bakmam sebep oluyor, bana ilaç
gibi geliyor.
Bu kadar kâfi.
Hüseyin
Cem ÇÖL
25 Aralık 2014 - Pelitli