Dalida ağlamaklıdan şen-şakrak tona geçip aşkını Porto Fino’da
bulduğunu ilan etmemişken, Jacques Brel erkeklik onurunu ayaklar altına alıp “köpeğin
olayım, gitme” dememişken, henüz John Lennon dinin olmadığı bir dünyanın
olabileceğini hayal etmemişken, bunlardan önce, çok çok önce, ben limandan
arabayı çıkarırken, işte o an, Vega “olmaz deme, belki olur bak, günün sonunda
neler neler” derken, “aşk başlar YENİDEN kanımızda” lafı ateşli vücuduma ağır
ağır işlerken, evet tam işte o an, yanıbaşımda beliriverdin en güzel
fotoğrafınla. Ayırt etme gücümü kaybettiğim günlerdeki gibi, dünya içinde başka
bir dünya kurmanın sarhoşluğuyla baktım sana. Gülümsedim. Aramızdaki muvazaa o
kadar mutlaktı ki, değil üçüncü kişileri, kendimizi bile pekala aldatmış, var
mı yok mu belli olmayan bir ilişkinin girdabına kendimizi kaptırmıştık. O anın
sarhoşluğuyla klimayı açtım, arabanın içini cehenneme çevirdim, ibre üç
rakamlarda istikrar bulmuşken kırmızı ışıklara daldım boğa gibi. Haksız fiil
rengine bürünmeyen, bir tarafı sönük kalmış küçük masum suçlar irtikap ettim. Ne
çok değiştiğimi zannederken, aslında hiç değişmediğimi, aslında kimsenin
değişmediğini, sadece var olan durumun sıkıcılığından kurtulmak için o
tapınılası insanoğlunun kendini aldattığını da, o an, gözümü yoldan çevirip senin
gözlerine bakarken idrak ettim ama irademi beyan etmeye kendimde kudret
bulamadım.
*
Hadi ara beni.
Hüseyin Cem ÇÖL
16 Aralık 2015 – Pelitli