Evimiz Sivas'ın kıyı mahallelerinden birinde. Okulumsa uzakta, çok uzakta. Servis, ne servisi. Hayatın tabanvay olduğu yıllar. Akşam oldu. Ders bitti. Demek ki öğlenciyim. Beyaz yakalık, siyah önlük. Yorgun argın, elimdeki çantayı sallaya sallaya yürüdüm. Karanlık çökmek üzere. Evimizin bulunduğu sokağa geldim. Bir fevkaladelik sezdim, sezilmeyecek gibi değil. Kardeşin hastaymış, hastaneye kaldırmışlar dedi, komşu oğlu. Eve girdim. Annemi göremedim. Sessizlik. Ne çok sessizlik. Bir komşu geldi, beni evlerine götürdü. Akşam yemeğini orada yedim.
Ertesi sabah uyandığımda, pencereden dışarı baktığımda bir marangozun, üzerinde kardeşimin isminin yazılı olduğu bir tahta parçasını özenle yonttuğunu gördüm.
Hüseyin Cem ÇÖL
Pelitli - 18 Kasım 2017