29 Kasım 2021 Pazartesi

...

 

Öğrenci arkadaşlarla Orman Fakültesi Kantini önünde çay eşliğinde, çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Düzenleyen, katılan, soru soran, dinleyen, konuşan tüm arkadaşlara içtenlikle teşekkür ederim.


30 Ekim 2021 Cumartesi

Cumartesi Dersi

 

"Araklı'dan Trabzon'a gelirken ya tünele girersin ya da Kalecik'ten geçersin. Reenkarnasyona inanmadığım için, ben hep Kalecik'ten geçerim."


Hüseyin Cem

2 Temmuz 2021 Cuma



“Büyüklerle ben yapamıyorum

çocuklar da almıyor beni oyunlarına

devlet dairesinde

yangından kurtarılmayacak

sıkışmış bir çekmece gibiyim

açılamıyorum sana”

Sunay AKIN – Çekmece

31 Mayıs 2019 Cuma

Unutulan Bir



“Kış Uykusu” : Beni Bir Uşağın Gibi, Bir Kölen Gibi Yanına Al…

Hadi, biz de Anton Çehov’un hikayelerinden esinlenelim. Kısır hayatları içinde çıkış yolu bulamayan Çehov kahramanlarına dönüşelim. Hava kapalı olsun. Kapalı havalarda odamızın kapısını kilitleyip, kapalı bir filmin içine kendimizi kapatalım. Kendimizi unutalım. Bir kış uykusuna dalalım. Kötülüklere karşı koymama yolu, sadece Necla’nın değil, bizim de yolumuz olsun. Hatta bu pısırıklığımıza daha cafcaflı laflar da bulalım: Pasif direniş ya da ne bileyim sivil itaatsizlik diyelim, zavallılığımız daha çok prim yapsın.

Hem ne çok “laf” var değil mi? Bir anlam ifade etmeyen. Vicdan gibi, dürüstlük gibi, adalet gibi, hak gibi. Zaten çok iyi biliyoruz, “O” da yok. Korktuğumuz için O’nu var ettik, O’ndan korktuğumuz için, O’na “yok” diyemiyoruz. Burada es verip kahkahayı koyverelim. Nasıl bir korkuysa içimize sinen, hepten silmenin imkanı yok. “O ne var, ne de yok, bilemeyiz ki” diyenler de, “var ama ne yaptığının kendi bile farkında değil, hem bizi kendi halimize bıraktı” diyenler de korkak. Burada koyverdiğimiz kahkahayı tortop edip kıyma makinesinden geçirelim ki, ortada delil kalmasın. Gülünecek an değil, ciddi olalım.

*

Tek hakikat, diz kapaklarıdır.

Hüseyin Cem ÇÖL
5 Mart 2015 - Pelitli 

17 Mayıs 2019 Cuma

Atarlı Rahel



Rahel, yargı dağıtıyor.

Rahel, Tanrıya kafa tutuyor.

Rahel, Tanrıyı hizaya sokuyor.

Rahel, ne bu çocukluk diyor Tanrıya, sen Tanrısın kendine gel. Bırak bu ergen erkek tavırlarını. Büyü artık. Sen de her varlık gibi evril. Yetti senin çocuklukların!

Rahel, yakışır mı sana diyor, sonra ekliyor: Hem, nasıl yakışmaz. Yaşar Usta çık aradan.  

Rahel, Tanrıya sarı kart gösteriyor. Kırık vazonun yanında boynu bükük bekleşen Tanrı suskun.

Rahel, Tanrıya ayar çekiyor. Elmanın koordinatlarını ver, sonra “sakın yeme” de. Kolaysa sen yeme yiğidim.

Rahel, Tanrıyı, Tanrının silahıyla vuruyor. Hani, hep koruyacaktın bizi? Hani, seviyordun bizi? Seven, sevdiğini öldürür mü? (“Hiç öldürmez olur mu Rahel’cim?” Konuşan Oscar Wilde.)

Rahel, bir kadın. Ben de çok kıskandım ama sevgim kıskançlığıma üstün geldi. Sen bir Tanrısın, benim kadar bile olamayacaksan, ortalıkta Tanrıyım diye dolaşma, diyor. İnsan kadar merhametli olmayacaksa bir Tanrı, bi zahmet Tanrıyım diye caka satmasın.

Rahel, bir ana. Tanrıya, Tanrı gibi davran, kendine yakışanı yap, diyor. Yapamıyorsan gözüme görünme, senin Tanrılığını kabul etmiyorum, diyor. Rahel, seni ben var ettim, benim çocuklarıma dokunursan, var ettiğim gibi yok da ederim diyor. Rahel, bir ana, çocukları var. Tanrı, anasız bir çocuk. Seni kim şımarttı böyle? Her aklına eseni yapamazsın. 

Rahel, Tanrının kulağını çekiyor.

Rahel, Tanrıyı şamarlıyor.

Rahel, son çare, uçak moduna giren Tanrıyı ayağının altına alıyor.

Yarattıklarını oyuncak sanan Tanrı, oyuncaklar, oyun kurallarını hiçe sayınca kızıyor, öfkeleniyor. Oysa kuralı en çok çiğneyen, kural kitabının tahrif edilmesine müsaade eden kendisi. Öfkelendi ama beklemediği yerden tokadı yedi. Bir kadın karşısında ezildi. Bir kadın tarafından ezilmek, aşağılanmak hoşuna gidiyor olabilir mi? Madalyonun görünen yüzündeki maço erkek kayboldu, diğer yüzündeki edilgen erkek gün yüzüne çıktı.

*

O gün, orada, Rahel, Tanrıya öldürücü darbeyi vurdu.

Yıllar sonra Niçe selasını okudu.

Hüseyin Cem ÇÖL
17 Mayıs 2019 – Cuma / AKÇAABAT

22 Mart 2019 Cuma

öyle işte.



rize kalesi çay bahçesinde üç kişiyiz. dedim ki bir teklifim var. her birimiz beş dakika konuşalım. ötekiler konuşmayı kesmesin. tepki de vermesinler. sadece dinlesinler. konuşan dilediği gibi dilediği konuda konuşsun. bir onay, alkış, tebrik ya da eleştiri beklemeden konuşsun.

ilk konuşan ben oldum. konuşurken çocuk oldum. hatırladığım ilk anımı anlattım. dört yaşındayım. halamların evinin bahçesinden sokağa bakıyorum. kendimi ensemden görüyorum. o sokağa bakan çocuğu hem dışardan izledim, hem de onun yanında onunla beraber ben de sokağa baktım.

Çok çıplak, çok saf, çok naif, çok sade ve çok gerçek bir duygu yaşadım o an. hücrelerim yenilendi, arındım. 44 yaşımın içinden 4 yaşındaki çocuk çıktı, bana sahip oldu. benim tüm kirimi temizledi. tuhaf bir başkalaşımın içindeyim ve buna tanık olan iki dinleyicim var.

oradan aldım yürüdüm, biraz daha büyüdüm. olay anlatmıyorum, an anlatıyorum. içimde biriken an'lar. ilginç, eğlendirici, çarpıcı yanı olmayan fotoğrafları içimin karanlık odasından çekip çıkarıyorum. iki dinleyenim neye tanık olduklarının farkında değiller. belki biraz şaşkınlar.

belki de alışkınlar bu tuhaflığıma. tepkisizler. onların tepkisizliği benim dilimi daha da çözdü. anlattıkça anlattım. yoruluna kadar anlattım. çocukluk, ilk gençlik, gençlik... birbiriyle kopuk gibi gözüken anlık hatırlamalar çeşnisi. bütünlenince ortaya çıkan ruhumun tuhaflığı.

bıraksalar sabaha kadar orada, rize kalesinde anlatmaya devam eder miydim? ruhumu ortalığa döker miydim? vakit çok geçti, kalkmak zorunda kaldık. gecenin ikisinde bir çorbacıda çorba içtik. eve geldik. bir çay daha. uykum geldi. keşke sabah kadar da beşirli'de adımlasaydık.

6.7.2018'in bende bıraktığı: İnsanın sakınmadan ruhunu soyunacağı dostlarına ihtiyacı var. herkes gizli tanrı rolünü oynadığı bir hayatta, ne yargılayan, ne onaylayan, sadece öz varlığımızı ortaya çıkarmamıza katkıda bulunan gerçek dostlara.

öyle işte.

Hüseyin Cem ÇÖL
22.3.2019 - Pelitli

25 Aralık 2018 Salı

Son Ders





Medeni Hukuk-I, Medeni Hukuk-II, Roma Hukuku, Ticari İşletme Hukuku, Rekabet Hukuku, Şirketler Hukuku, Sermaye Piyasası Hukuku, Tüketici Hukuku, Bankacılık Hukuku ve Kıymetli Evrak Hukuku...

Varsa hakkım hepinize helal olsun.


Öğr. Gör. Hüseyin Cem ÇÖL
H 309 - 25 Aralık 2018 

13 Aralık 2018 Perşembe

13 Aralık 2024 Cuma



Kombiyi açmadım. Gerek yok. Zaten akşamları uğruyorum eve. Hatta bazen uğramıyorum bile. Dükkanda, yumuşak kanepenin üzerinde sabahlıyorum. Hem evden daha iyi. Akşama kadar gelen giden oluyor. Gelen gidenin sesleri dükkanın içine siniyor, velhasıl insan sıcaklığı hissediliyor her yanda. Oysa ev. Ev soğuk. İnsan yok. Ben dahil.

Bir haftadır İstanbul’u aramıyordum. Aradım. “Her şey yolunda, merak etme”, dedi. Her şey yolunda mı? Nasıl her şey yolunda olabilir? Diyemedim elbette. Susma yoluyla red. Kural olan hep buydu ve istisnası hiç olmadı. Açık red, kavga demektir. Kavgacı değildik, keşke olsaydık. Kavga, tutkulu insanların işidir. Tutku olmayınca, tutunamadık da birbirimize. Varlığımızı birbirimize hissettiremedik, bunun için çaba bile göstermedik. Kendi kısır dünyamızda, yemek yap, ders anlat, debelendik. Arada çocuklar kaldı bizi tutan.  

Tekli koltuğa yığıldım. Kumanda elimde. Televizyonda bildik yalanlar arasında gezindim. Sahte mutluluk. Yalan olmasaydı yaşanmazdı. İnsanoğlunu bugünlere yalanlar getirdi. Gerçeği bilenler de, düzen bozulmasın diye yalanların devam etmesine göz yumdular. Çünkü insanı hizaya sokan, insanı dizginleyen yalanlardı. Ya ateş, ya kadın dendi ve isyanın önüne böyle geçildi. Ben yalanlara, yalan deme cüretini kırk yaşımda gösterebildim. Bedelini yalnızlıkla ve mutsuzlukla ödedim, ödemekteyim. Aksini yapamazdım, çünkü hiçbir zaman iyi bir oyuncu olmadım, strateji de bilmem. Gerçi beyni ağzında dobra biri de sayılmam ama mış gibi yapmak da bana göre değildi. Ne ateş umurumda, ne kadın!  

Televizyonu kapatmadım ama sesini kıstım. Yanıbaşımdaki masada sıra sıra yükselen kitaplar. Okunacak ne kadar az kitap varken, bu kadar çok kitabımın olması ne tuhaf. Kitapların içindeki gerçek dünyada dolaşmak, ergenliğimde ve gençliğimde ve otuzlarımda büyüleyiciydi, beni çoğaltan, zenginleştiren tek uğraşımdı. Oysa şimdi. Şimdi, birkaç sayfanın içinde oyalansam, uykum geliyor. Her şeyi biliyorum sanki, okumaya ne gerek var? Hem, okudum da ne oldu? İşte buradayım, tek başına.  

Tek başına

Burada

Ne yapıyorum

Ben?

Hüseyin Cem ÇÖL 
13 Aralık 2018 - Pelitli 

6 Eylül 2018 Perşembe

Bu Sabah


Bu sabah. Ayşenaz'la okuldaki odamdayız. Bilgisayarı açtı.
Ayşenaz - Baba şifre nedir?
Ben - Dilara.
Ayşenaz - Peki. 🙄🙄🙄