Ders anlatırken bazen (maalesef her zaman değil) keyif alırım. Çok sıkıntılı ve karışık bir konuyu, basit ve anlaşılır bir örnekle izah etmeyi becermişsem ve sadece izah etmekle kalmayıp, öğrencinin gözlerindeki ışıltıdan konunun anlaşıldığını sezmişsem, keyfime diyecek yoktur. Aslında çoğu derse bu keyfi tatmak için girmeye can atarım. Ders sırasında da öğrenciyi mutlaka yoklarım. Anlattıklarım en azından sınıfın genelinde karşılık buluyor mu diye bakarım. Karşılık buluyorsa, tamam derim, ders verimli geçti. Karşılık bulmuyorsa, o ders bir an önce bitsin isterim. Başka bir sınıfa ders anlatıncaya kadar o sıkıntı içimde yerleşir kalır. Ne zamanki, başka bir sınıfta gönlümce bir ders yaparım, ancak o zaman verimsiz geçen derste içime çöreklenmiş sıkıntıya yol veririm.
Artık şunu çok iyi biliyorum ki, bir ders sorumlusu, anlattığı veya anlatmaya gayret ettiği dersten keyif alıyorsa, öğrenci de mutlaka keyif alır. Öğrenme denilen süreç, alınan keyfin bir sonucudur. Velhasıl, keyifsiz öğrenme olmaz!
Yeni bir dönem başlıyor. Dilerim ki, bu dönemde ders veren, ders alan herkesin keyfi yerinde olsun. En çok da benim keyfim yerinde olsun. Çünkü ben keyifliysem, her şey yolunda demektir.
Allah utandırmasın!
Hüseyin Cem ÇÖL
10 Şubat 2014 - Pelitli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder