Yaptığınız iş, geçiminizi sağladığınız meslek; ister istemez hayatınızın tüm yönlerine tesir eder. İş dışındaki hayatınız, ailenizle, arkadaşlarınızla birlikte olduğunuz anlar, hatta kendi başınıza kaldığınız anlar "iş" hayatınızın gölgesi altındadır. O yüzden aslında tek ahlak vardır, o da iş yapma ahlakıdır. İş ahlakı yerinde birinin, iş dışındaki özel hayatında ahlaksız olması imkansızdır. Çünkü ahlak, insanın kendisini toplum yaşamında uymakla zorunlu hissettiği erdemli davranışlar topluluğudur. Bu yüzden, bir insanın ahlaklı olup olmadığı, hayatın içinde, geçim derdindeyken belli olur; iş hayatında ahlaklı olmayanın özel hayatında ahlaklı olduğunu söylemek mümkün değildir.
El becerim olmadığı için; elektrik, su, banyo, mutfak işleri için eve sık sık "usta" çağırmak icap eder. Değişik vilayetlerde hayatım geçti; değişik hayatları, değişik insanları, dolayısıyla değişik "ustaları" tanıma imkanı elde ettim. Trabzon'a taşınmazdan önce, esefle söylüyorum ki, tanıma şerefine ulaştığım ustalara ilişkin kanaatim pek müsbet değildi. Trabzon'daki ustaları tanıyınca, kanaatim iki katı hızla ve 360 derece değişti. Bir fark olacağını beklemiyor değildim ama bu kadar fark olacağını hiç ummuyordum. Bu farkı anlatmak kolay değil, fakat hiç değilse bir deneyeyim, arif olan benim becerip diyemediğimi de elbet anlayacaktır.
Trabzon'da işimi gördürmek için telefon açtığım ya da dükkanına gittiğim her ustanın öncelikle müşteriyle nazikçe konuştuğuna tanık oldum. Bu benim için büyük sürprizdi gerçekten. Daha başka yerlerde usta-müşteri ilişkisi böyle değildir. Ustalar, Allah günah yazmasın, yarı tanrı gibidirler. Senin beceremediğin o "işi" sadece onlar biliyor ya, senin o işteki bilgisizliğini ya da tecrübesizliğini o ilk görüşmede ve işi yaparken acımasızca kullanırlar. Onlar senin parana muhtaç değil, sen onların ustalığına muhtaçsındır. Bu algı yüzünden, ustalar müşterilerle konuşurken kabalaşırlar hatta edepsizleşirler. Yukarıda Allah var, yalan olmasın, ben Trabzon'da hiçbir ustanın müşteriye böyle KABA davrandığına tanık olmadım. Üzerine basa çıka söyleyebilirim ki; telefonda müşteriyle nasıl konuşulması gerektiği konusunda Trabzon ustaları, Türkiye'deki, hatta Ortadoğu ve Balkanlardaki tüm ustalara ders verecek birikime ve yeterliliğe sahiptir.
Ustanın ahlakı işini yaparken ortaya çıkar. İşini tam yapanın ahlakı tam, eksik yapanın ahlakı eksiktir; bu kadar basit. Trabzonlu ustalar, işini tam yapar. İşini tam yapmak öncelikle söz verilen günde işini yapmakla başlar. Trabzonlu ustalar, söz verdikleri günde, söz verdikleri saatte işlerinin başındadırlar. Eğer bir aksilik olmuş da, söz verdikleri saatte işlerinin başında değillerse, size telefon açarlar, neden gelemediklerini söylerler ve içtenlikle özür dilerler. Başka yerlerde asla böyle olmaz. Evde ağaç olursunuz beklemekten. Sizin beklemeniz adamların umurunda olmaz. Geç geldiklerinde ya da hiç gelmediklerinde ne özür dilerler, ne de gecikmelerinin sebebini söyleme zahmetine katlanırlar. Yarı tanrılar özür dilemez, af beklemez. İnsanlardır af bekleyen.
Trabzon ustaları işlerini öylesine tam yaparlar ki, eserleri evladiyeliktir. Çünkü sağlam iş yaparlar. İş sağlam olunca; bozulma, akma, kokma pek olmaz. Oldu diyelim, sebebi elbette müşterinin hatalı kullanımıdır. Siz, ezile büzüle telefon açıp, ustadan yaptığı işte bazı sorunlar çıktığını söylediğinizde, büyük bir erdemlilik göstererek hatayı sizde değil kendilerinde ararlar, hatta özür bile dilerler ve hiç geciktirmeden evinize gelip bozulan, akan, kokan yeri tamir ederler. Böylesine erdemli davranışlar karşısında mahçup olursunuz, emeğin yüceliğine ve insanlığın ölmediğine tanık olursunuz, geleceğe daha umutlu bakarsınız. Başka yerlerde inanın böyle olmaz. Diyelim ki, banyoya duşakabin yaptırdınız. Diyelim ki, bir süre sonra duşakabinin altından zemine su sızdığını fark ettiniz. Hemen telefon açarsınız işi yaptırdığınız adama. Durumu nezaketle anlatırsınız. Karşınızdaki insan kılığındaki yontulmamış ayı, kendi hatasını kabul etmez, üstüne sizle ters ters konuşur, bozuk yaptığı işi tamir etmek istemez, sizi oyalar, en sonunda ucu açık bir tarih vererek tamir edeceklerini söyler ve sizi başından savar. Bir süre beklersiniz, ayının sözünde duracağına ve gerçekten tamir için eve geleceğine içtenlikle ve safiyetle inanırsınız. İnsanlıktan ümidini kesmeyen her insan saf'tır ve verilen sözün tutulacağını düşünür çünkü. Elbette gelen giden, arayan soran olmaz. Artık dayanamayıp bir daha ararsınız, yine aynı teraneler... Her telefon konuşmasından sonra, boş odanın duvarlarına dönüp yakası açılmadık küfürler edersiniz, ustanın gelmişi ve geçmişi hakkında. Küfür etmek iyidir, insanı ferahlatır fakat bunun banyoya faydası olmaz, zira duşakabin su sızdırmaya devam etmektedir.
İşini tam ve doğru yapan, bu arada iş yaptığı kişilerle medeni bir iletişim kurabilen her "usta", aslında geleceğe güvenle ve umutla bakmamıza yol açar. Trabzon ustaları, işte tam da böyledir. AHLAKSIZ değildirler. "Müşteri memnuniyeti" gibi modern, "kul hakkı" gibi geleneksel değerlere azami önem verirler. Onlar iş yaparken, alınterinin güzelliğine ve emeğin kutsallığına bir kez daha tanık olursunuz. Hülasa, Trabzon ustaları, işlerinin ehli olmalarıyla, iş ahlaklarıyla, bilhassa müşterilerle kurdukları yapıcı ve olağanüstü iletişimle, tüm Türkiye'nin örnek alması gereken nadide şahsiyetlerdir.
***
Ne içtim lan bu gece ben!
Hüseyin Cem ÇÖL
29 Ocak 2014 - Pelitli