Cuma akşamı Orhun Basat’ın “Acılar Gece Gezer” isimli minik bir şiir kitabını okumuştum. Orhun Basat tanınmış bir şair değil, ki bende Cuma günü kitabını elime alana dek, adını hiç duymamıştım. Orhun Basat’ın çoğu şiiri vasattın altındaydı, bazı şiirlerinin ise pürüzsüz, yalın bir tadı vardı. Ki, bu tür şiirlerinden ikisini bloguma da almıştım. Şimdi, bloguma aldığım şiirlerinden birini, üzerine daha sonra sesli düşünmek üzerine yeniden buraya alacağım:
KAYBOLUP GİTTİ SESİM
Yıllardır sevdiğime, ne olur inansana
Tükeniyor günbegün, tükeniyor nefesim
Gücüm kalmadı artık, ne olur sarılsana
Gecenin ortasında kaybolup gitti sesim.
Çekmedi böyle acı; Kerem, Kerem olalı
Kalmadı yaşamaya, ne gücüm ne hevesim
Tükendi bütün renkler, bak gözlerim kapalı
Gecenin ortasında kaybolup gitti sesim.
***
Aşağıdaki şiiri ise www.ismetozel.org sitesinden aldım. Şiir sitede, “İsmet Özel’in Son Şiiri” üst başlığıyla verilmiş. Şiiri okudum, hatta birkaç defa okudum. Önce şiiri buraya alayım, sonra üzerine biraz kelam laf edeceğim.
ORTA YAŞLI BÜRÜMCÜĞÜN NİNNİSİ
Her annesi ölenle denize açılmayın
Küser birgün bakarsın saksağan saksağana
Bırak çoğul erisin tığ teber yürek yağın
Tere kaç kere batmış kapkara anakara
Yumurta topuk boyu ampule yetmez eni
Arpacık gözde çıkar gez kerteriz taşıtan
Çağız katkısız motor diziyle ezileni
Aygırlar sorumlu mu çıldıran yüzbaşıdan
Kamerada tut iffeti aşkımız kamarada
Silinen borçlarımız dikilen kızlık zarı
Keşiş cazda cezalı duşun kamı arada
İskanbilli iskarpin işitince azarı
Böyle ayıp şeylerden ninni yapmamış olsak
Boynu düzce devenin gazeteler yazmadan
Kapmadan da parayı un eler miydi kaltak
Hikmeti ne inmenin yalnayak ayazmadan
Şıkıdım tek başına bir kilidi kaldırmaz
Çiftleştir şıkıdımı sür yorgunu yokuşa
O zaman ayıktırır ustasını samt çömez
Bikini demezler mi dönünce mayo kuşa
Oturmadı yerine lâf kocaman gedik dar
Latinci danışmanlar bi söylerse ikidir
Köydekilerin aklı farza erene kadar
Tilki kümese girer gerisini sen getir.
***
Şunu belirtmek zorundayım. Bu yazıda amacım, tanınmamış bir şairle, tanınmış bir şairi karşılaştırıp, birini diğerine tercih etmek falan değil. Amacım, hala çok acemi bir şiir okuru olarak, şiirin işlevi ve bu işlevi yerine getirme yöntemi üzerine cahilane bile olsa sesli düşünme denemesi yapmak. Cahil cesaretiyle bismillah deyip başlayayım.
Orhun Basat’ın şiiri pürüzsüz, sade, apaçık. Belki de bu
yüzden derinliksiz, yüzeysel. Şiiri, bizi uğraştırmıyor. Sevimli bir çocuk yüzü
gibi. Okuyoruz, hoşlanıyoruz o kadar. Bitti.
İsmet Özel’in şiiri ise, tam aksi. Derinlikli ama pürüzsüz
değil. Okuru uğraştırıyor. Her kelime daha doğrusu imge üzerinde durmayı
gerektiriyor. Bilmece gibi, şairin ne demek istediğini, ne aktarmak istediğini,
ne duyumsatmak istediğini çözmemiz gerekiyor. Ben kendi adıma, 15 yıldır İsmet
Özel şiirlerini ve yazılarını çok sıkı olmasa bile takip eden biri olarak, bu
şifreyi HÂLA çözemediğimi açıkça söylüyorum. Bu şiirden hiç birşey anlamadım.
Şimdi, bu noktada, sevgili blogcu (Mirzabey)’in, benim bir yorumuma yazdığı
cevabını hatırlamak gerekir: “… anlaşılma/anlaşılmama üzerinde durmaktansa,
okuduğunuzda hisleriniz azıcık değişebiliyorsa, okuyunca kalbiniz azıcık daha
hızlı atıyorsa şiir yerini bulmuş sayılır.” Anlamak, zihni bir faaliyet, yani
beynimizle ilgili. Hislerin değişmesi, kalbin azıcık daha hızlı atması ise
kalple ilgili. Bu durumda “şiir akla değil kalbe hitap eder” denebilir mi?
(Mirzabey)in yorumundan, anladığım kadarıyla sanki bu sonuç çıkıyor.
Şahsi düşüncem şudur: Ben, şiiri “duygu ve düşüncelerin
estetik bir biçimde terkip edildiği metinler” diye tanımlıyorum. Bu anlamda
şiir hem akla, hem kalbe hitap eder, etmelidir. Çünkü içinde hem duygu, hem de
düşünce mündemiçtir. “Has” şiir, pekala anlaşılabilir bir metindir, hatta
anlaşılması gerekli bir metindir. Anlama/anlaşılma süreci kısa ya da uzun
olabilir; anlamanın içeriği ve boyutu, kişiden kişiye farklılık da
gösterebilir. Fakat, her şiir mutlaka akla hitap ettiği için “anlaşılmak” ve
kalbe hitap ettiği için “hissedilmek” için yazılır. İyi şiir, başarılı şiir,
güzel şiir; işte bu akıl ve kalp arasında kurulan dengeye göre belirlenir.
Terazinin kefeleri ne kadar eşitse, şiir o kadar iyi, başarılı ve güzeldir.
Bundan başka, şiirin hitap ettiği alıcılara (yani kalp ve beyne) gönderilen
dalgaların, dengede olmasından başka yeterli düzeyde olması da gerekir.
Şimdi yazdıklarımı toparlayayım. İyi şiirin iki ölçütü var
kanımca:
1- Hem akla, hem
kalbe hitap edecek ve bu hitap “dengeli” olacak.
2- Akla ve kalbe
hitap ederken; “duygu ve düşüncelerin terkibiyle oluşan metin” belli bir
frekansın üzerinde olacak. Ne kadar üzerinde olursa o kadar iyidir.
(Şimdi bana şekilci diyenler çıkabilir. Bu ithamı, başka
vesilelerle yapanlar da çok oldu. Aldığım eğitim ve kişilik yapım, kavramları
unsurlarına ayırarak ve kategorize ederek düşünmemi sağlıyorsa, bundan
şikayetçi olmadığımı, aksine övünme payı çıkarttığımı söylemek isterim.)
Bu iki ölçütü baz alarak, Orhun Basat’ın ve İsmet Özel’in
şiirlerini kendimce analiz edeyim.
Orhun Basat’ın şiiri anlaşılabilir, net. Eh, inkar
etmeyelim, gönül telimizde de hafif kıpırdanmalar yapmıyor değil. Yani birinci
ölçüt tamam. Fakat, ikinci ölçütte sorun çıkıyor. Şiiri, bir kez okuyoruz ve
tüm gizlerini, sırlarını keşfediyoruz. Belki kıyıda köşede bir şey kalmıştır
umuduyla bir kez daha okuyoruz ve son kırpıntıları da topluyoruz. Sonra bir
daha okumaya gerek kalmıyor. Çünkü, şiirin bize vereceği bir şey kalmadı artık.
En çok iki okumada tamam. Derinliği bu kadar. Yüzeysel. O halde, bu şiir, belli
bir frekansın üzerine çıkamamış. (“Bu frekans dediğin neyin nesidir?” diye
düşünenler olabilir. İhtimallerden birini yazayım da görüşlerimin
değerlendirilmesi kolay olsun: Örneğin, “sadece bir okur tarafından okunma sayısı”.)
İsmet Özel’in şiirine gelince… Elbette kendi adıma
konuşuyorum, ben bu şiirden bir şey değil hiçbir şey anlamadım. Peki bu şiir
akla hitap etmiyor mu? Etmediğini kimse söyleyemez. Onca laf, boşluk doldursun
diye şiire boca edilmiş olamaz. Her kelimenin, şairce malum ve okurca
keşfedilmeyi bekleyen bir “anlamı” var, ki biz buna “imge” diyoruz. Fakat, bu
imgeler o kadar muğlak ve karmaşık ki, imgeleri deşifre etmek epeyce
güçleşiyor. Ki, İsmet Özel’in fikri yapısına pek de yabancı sayılmayan ben bile,
şiirden hiçbir şey anlamadığımı söylüyorsam, varın İsmet Özel ismini ilk kez
duyan okurların halini siz düşünün.
Düşüncelerimi daha basit anlatayım da ne dediğim belli
olsun. İsmet Özel’in bu şiiri “anlaşılamıyor ama anlamsız değil”. Elbette
herkesin anlama eşiği farklıdır. Benim anlama eşiğim de düşük olabilir. Gam
değil! Ben, şiir seven ve okuyan kitleyi düşünerek bir genelleme yaptım. Akla
hitap eden ama “ulaşmayan” bu şiir, peki kalbe hitap ediyor mu ve ulaşıyor mu?
Şiiri okuduğumuzda, (Mirzabey)in deyimiyle, hislerimiz azıcık değişiyor,
kalbimiz daha hızlı atıyor mu? Bu soruyu da, her okur kendince farklı
cevaplandırabilir. Ben, İsmet Özel’in şiirlerini, daha doğrusu sadece Erbain’i,
kasetten epeyce “dinlemiş” biriyim. O yüzden, İsmet Özel’in şiirlerinde, müthiş
bir iç ahenk, iç musiki seziyorum ve belki de sadece bu yüzden, O’nun
şiirlerini “kayda değer” buluyorum. Bu şiirinde de, o tanıdık ahengi (sözcükler
arasındaki uyumu) sezdim, kelimelerin dansına şahit oldum ve bu yüzden bir
daha, bir daha okudum.
Sözün kısası, İsmet Özel’in şiiri, akıl ile kalp arasında
denge kurabilmiş değil. Akla değil daha çok kalbe hitap ediyor. Akla da hitap
ediyor ama hedefe ulaşmıyor. Şiir, estetik duygularımızı okşuyor ama kelimeler
birleşince cümle haline gelemiyor. Yani, sözün kısası, birinci ölçüt eksik
şiirde.
İkinci ölçüte bakalım. “Akla ve kalbe hitap ederken; duygu
ve düşüncelerin terkibiyle oluşan metin, belli bir frekansın üzerinde olacak,
hatta ne kadar üzerinde olursa o kadar iyidir.” demiştik. Ve frekansın
karşıladığı ihtimallerden birinin “sadece bir okur tarafından okunma sayısı”
olduğunu belirtmiştik. Bu şiir, kaç okumayla bitirilir? Biraz daha net sorayım.
Bu şiirin gizleri kaç okumada çözülür ve bu şiirden alınan haz kaç okumada
biter? Herhalde bu sorunun cevabı, Orhun Basat’ın şiiri için yazdığımız cevapla
aynı değildir. Elbette kat be kat fazladır. İşte bu fazlalık, bu şiirin
kaliteli olmasının sonucudur. Bu nokta çok mühim. Çünkü, bu şiir ne kadar çok
okunursa, “anlama/anlaşılma” eksiği kapanacak, yani şiir anlaşılacak ve “akla
hitap etme ama ulaşamama” handikapı ortadan kalkacak, böylece akla ve kalbe
dengeli hitap etme ölçütü kendiliğinden yerine gelmiş olacak.
Butterfly Valley
2006 - ANKARA
2006 - ANKARA