4 Mayıs 2013 Cumartesi

Kağıt Okuma Savaşları - II



5.Gün – Çarşamba : Günün bilançosu, 13 asker ÖLÜ, bir ben YARALI. Aslında savaşa harcanmayacak kadar güzel bir gündü. Çok sıcak değil, tatlı sıcak. Üstelik bayramdı da. Yine de evde pineklemeye gönlüm razı olmadı, say ki kan kokusu çekti götürdü beni muharebe meydanına. Akşam geç saatlere kadar H309’da kağıtlarla debelenmeme rağmen ancak 13’de kalabildim.

Ben bu hızla çarpışmaya devam edersem finallerden önce notları açıklamam zor görünüyor.

6.Gün – Perşembe :  Sadece 7 asker pert. Tamam, yoğun bir gündü, üç ders yapıldı ancak ders aralarında muharebeye devam edilebildi ama yine de ganimet bu kadar az olmamalıydı. 7 askeri 7 dakikada yere seren cengaverler var bu alemde, ben onların yanında pek bir çaylak kalıyorum.

Bu savaşı tez elden bitirmenin bir yolu olmalı. Aklıma gelen en iyi yöntem “zar” atmak. Lakin, şöyle bir sorun var. Zar atma yönteminde bir öğrencinin alabileceği en iyi sonuç “66”. Şu ana kadar notlar seksenlerde doksanlarda uçuşurken, birden ellilere, altmışlara inerse; öğrenci milleti isyan eder, işte dalgasını geçtiğim asıl “savaş” o zaman kopar! Zar atma yöntemi, en kolay yöntem fakat riskli.

Velhasıl, başka bir yol bulmalı.

Kadirşinas öğrencim BAYRAK'ın,
geçen ayki zor günlerimde
twitter pencereme
bıraktığı anmalık...

Ne zaman elma yesem aklıma geliyor... J
7.Gün – Cuma : Koskoca bir günde sadece 3 askeri yerle yeksan etmiş olmanın hüznü ve şaşkınlığı ile akşam eve gelmiştim. Küçük kızım halıya uzanmış, elinde kağıt kalem, kendince bir şeyler yazıp duruyordu. Ne yazıyor diye eğilip baktım. Ne göreyim beğenirsiniz, birtakım rakamlar… O vakit kafatasımın içinde lambalar yanınca Edison’a rahmet gönderdim. İki tomar dolusu kağıdı okumak madem bu kadar zor, canlar kusura bakmasın artık, benim ufaklığın yanyana yazacağı iki rakama razı olsunlar. Ne çıkarsa bahtlarına.

Fakat bu yöntemin de olabilitesi yok. Çünkü kızım 10’a kadar sayabiliyor, ancak 3’e kadar yazıyor. 3 güzel bir rakam, ancak 33 aldığını öğrenen öğrenci taifesini kalpten öldürebilir. Durduk yere kimsenin sebebi olmak istemem.

Neden kendimi bu kadar yoruyorum ki? Bağdat’ı yeniden keşfetmenin gereği yok. En bilindik yolu denemeli: Çizgi yöntemi… Yarın, yine H309’a gideyim, odanın ortasına tebeşirle kalın bir çizgi çekeyim, dosyanın içinden kağıtları çıkarayım, çizgiye ayağımı basıp vargücümle kağıtları havaya fırlatayım, deniz tarafına düşenlere aradaki mesafeye göre 50 +, pencere tarafına düşenlere ise 50 – not vereyim.

Gerçi bu yöntemde de, yere eğilip kağıtları toplama sıkıntısı var ama eh artık o kadar sıkıntıya da mı katlanmıyah? 

To be continued…
Hüseyin Cem ÇÖL
4 Mayıs 2013 – Pelitli 

Hiç yorum yok: