5.Gün – Çarşamba :
Günün bilançosu, 13 asker ÖLÜ, bir ben YARALI. Aslında savaşa harcanmayacak
kadar güzel bir gündü. Çok sıcak değil, tatlı sıcak. Üstelik bayramdı da. Yine
de evde pineklemeye gönlüm razı olmadı, say ki kan kokusu çekti götürdü beni
muharebe meydanına. Akşam geç saatlere kadar H309’da kağıtlarla debelenmeme
rağmen ancak 13’de kalabildim.
Ben bu hızla çarpışmaya devam edersem finallerden önce
notları açıklamam zor görünüyor.
6.Gün – Perşembe :
Sadece 7 asker pert. Tamam, yoğun bir
gündü, üç ders yapıldı ancak ders aralarında muharebeye devam edilebildi ama yine
de ganimet bu kadar az olmamalıydı. 7 askeri 7 dakikada yere seren cengaverler
var bu alemde, ben onların yanında pek bir çaylak kalıyorum.
Bu savaşı tez elden bitirmenin bir yolu olmalı. Aklıma gelen
en iyi yöntem “zar” atmak. Lakin, şöyle bir sorun var. Zar atma yönteminde bir
öğrencinin alabileceği en iyi sonuç “66”. Şu ana kadar notlar seksenlerde
doksanlarda uçuşurken, birden ellilere, altmışlara inerse; öğrenci milleti
isyan eder, işte dalgasını geçtiğim asıl “savaş” o zaman kopar! Zar atma
yöntemi, en kolay yöntem fakat riskli.
Velhasıl, başka bir yol bulmalı.
![]() |
Kadirşinas öğrencim BAYRAK'ın, geçen ayki zor günlerimde twitter pencereme bıraktığı anmalık... Ne zaman elma yesem aklıma geliyor... J |
Fakat bu yöntemin de olabilitesi yok. Çünkü kızım 10’a kadar
sayabiliyor, ancak 3’e kadar yazıyor. 3 güzel bir rakam, ancak 33 aldığını
öğrenen öğrenci taifesini kalpten öldürebilir. Durduk yere kimsenin sebebi
olmak istemem.
Neden kendimi bu kadar yoruyorum ki? Bağdat’ı yeniden
keşfetmenin gereği yok. En bilindik yolu denemeli: Çizgi yöntemi… Yarın, yine
H309’a gideyim, odanın ortasına tebeşirle kalın bir çizgi çekeyim, dosyanın
içinden kağıtları çıkarayım, çizgiye ayağımı basıp vargücümle kağıtları havaya
fırlatayım, deniz tarafına düşenlere aradaki mesafeye göre 50 +, pencere
tarafına düşenlere ise 50 – not vereyim.
Gerçi bu yöntemde de, yere eğilip kağıtları toplama sıkıntısı var
ama eh artık o kadar sıkıntıya da mı katlanmıyah?
To be continued…
Hüseyin Cem ÇÖL
4 Mayıs 2013 – Pelitli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder