Doksanlı yılların sonunda, bir
Ramazan akşamı, Sivas’ta belediyenin tertiplediği bir konferansa katılmıştım. Konuşmacılar
İlahiyat Fakültesinden iki hocaydı. Konferans bitince soru faslına geçildi. Sivas’ın
nevi şahsına münhasır, kitaba meraklı hatta kitaba sevdalı halk ozanı Ali Şahin
her zamanki telaşlılığıyla el kaldırdı soru sormak için. Şiirlerinde “Canozan”
mahlasını kullanan Ali Şahin uzun yıllar Sivas’ın bir yerel televizyonunda kültür-sanat
programları yapmıştır, belki de halen yapmaya devam etmektedir. Kendisiyle birkaç
kez Çerkezin Kahvesi’nde birlikte çay içmişliğimiz olmuştu. Konuşkan, samimi,
sıcak ve biraz da saf bir kişilikte olduğunu gözlemlemiştim. O akşam Ali Şahin aklımda
kaldığı kadarıyla konuşmacılara şu soruyu sormuştu: “Batı, hep akla, düşünmeye
önem vermiş, maddi ilerlemeyi ön planda tutmuş. Doğu ise daha çok duyguya önem
vermiş, manevi ilerlemeyi ön planda tutmuş. Neticede Batı maddi yönden
zenginleşmiş, Doğu ise fakir kalmış. Batı ve Doğu arasındaki bu farklılığın
sebebi nedir? Neden onlar maddiyata, biz ise maneviyata önem verdik?”
Konuşmacıların biraz paniklediğini, hiç beklemedikleri bu kontratak sorunun
şaşkınlığını tebessümleriyle kamufle ettiklerini, “şimdi ne desek bilmem ki?”
dercesine birbirlerine baktıklarını çok iyi hatırlıyorum. Sonra biri söz aldı. “Belki”
dedi, “Doğu’nun maneviyata daha çok önem atfetmesinin sebebi, üç büyük
peygamberin de bu coğrafyada çıkmasıdır.”
Şimdi düşünüyorum da, aslında ne
soru doğru veriler içeriyor, ne de cevap tatmin edici.
Hüseyin Cem ÇÖL
19 Kasım 2013 – H 309
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder