Hep böyle kalalım, ne tam kavuşalım, ne de tam ayrılalım,
birbirimizden haberimiz olsun yeter. Gerçekle hayal arasında devam edegelsin
bağımız, ne gerçeğe dönüşsün, ne de hepten hayal oluversin. Birbirimizin var
olduğunu bilelim ama sadece varlığımızı aradığımız anlarda, her zaman değil.
Hayatlarımız kendi mecrasında kendi bildiğince akarken, engel olmayalım, set
kurmayalım önümüze. Liman aradığımızda aklımıza gelelim kâfi. Sonra yine
seyrüsefer.
İnsan ilişkilerinde, hele de birbirlerinin çekim alanına
giren bir kadınla erkeğin ilişkisinde “dengeyi kurabilmek” zor hatta imkansız.
Hele bu dengeyi yıllara, hatta bir ömre yayabilmek, irtibatı koparmadan dengede
kalabilmek hepten imkansız. Çünkü denge hesap-kitap işidir; aşk ise hesap-kitap
dinlemez. Kadın ve erkekten bahsediyoruz, A ile B’den değil.
Yıllar önce tesadüfen tanıdığım birine “irtibatı
koparmayalım” demişliğim olmuştu. O da istekliydi benle irtibatı koparmamaya. Dengeyi
kurarız zannetmiştik bir ömür boyu. Hiç yakınlaşmadan ama hiç de uzaklaşmadan
bir ömür birbirimize liman olacaktık. Gelgelelim, finalimiz çok tuhaf oldu.
İrtibatı koparmayalım diye yola çıkmıştık, bir süre sonra denge kurmanın ne
menem zor bir iş olduğunu idrak edince irtibatı koparmak istedik ama gel gör ki
bunu da pek kolayına beceremedik, elimize yüzümüze bulaştırıp, ruhlarımızı
yaralayıp aylara yıllara yaydık irtibatı koparmayı.
Bu geceyarısı sabaha karşı seyrettiğim “One Day” filmine gelince…
Güzeldi. Çok güzeldi. İrtibat kopsa da, birine “irtibatı koparmayalım” demiş
olmak kadar güzeldi.
Dağılmadan önceki Sis kadar güzeldi.
Hüseyin Cem ÇÖL
18 Kasım 2013 – Pelitli