Öğrenci arkadaşım Hüseyin Tokat'ın önerisiyle geceyarısı izlediğim “Incendies”, kanla beslenen bu
coğrafyanın acıklı bir resmi adeta. Manevi ilerlemenin hayatın amacı diye sunulduğu
bu topraklarda akan kanın bitmemesi ne yaman çelişki değil mi? Oysa, üç büyük
peygamber de, nefsi ıslah etmek için, nefsi terbiye etmek için yani koltuklara,
topraklara değil gönüllere hakim olmak için gelmiş değiller miydi? Öyle miydi
gerçekten? Gel gör ki, kan, dine rağmen değil, din için, dini kendi dünyevi
amaçları için kullananların egemenliklerini sürdürebilmeleri için akmakta. Hani
bazen üç büyük peygamber başka coğrafyalarda neşet etseydi de, bin yıllardır din
uğruna bu kadar kan dökülmeseydi diyesi geliyor insanın. Hayatı değil, ölümü yücelten bu algı; akan kanın yegane sebebi. Bu algıyı ters çevirmedikçe, kan
(=ölüm) kutsal olmaktan çıkmadıkça, coğrafyanın kaderi hep böyle süregidecek, analar
“hep ağlayacak” ve hep “analar ağlayacak”, gayrısı da yalan ağlayacak. Vesselam.
Hüseyin Cem ÇÖL
19 Kasım 2013 – H 309
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder