Geçen yıl Kasım ayı girince, hatta
girmeden Ekim’in son haftasında, tweet aleminde “Kasımda Aşk Başkadır” geyiğinin
döndüğüne tanık olmuştum. Dün akşam, bilhassa baktım, yine aynı geyik gırla
gidiyor. Charlize Theron’la Keanü Reeves’in başrolde oynadıkları bu filmi hep
duyardım da, şöyle baştan sona izlemişliğim yoktu. Gece, saatler Kasım’a
yuvarlandıktan on dakika kadar sonra nette buldum filmi ve başladım izlemeye.
Açıkçası film beni pek sarmadı, zaten izlerken daha yarısına gelmeden uyuyakaldım.
Kalan kısmı da, gün ortasında izledim, yine fikrim değişmedi.
Gerçi bu işlerden pek anlamam, aşk
mevzubahis olduğunda görüşü dikkate alınacak en son kişiyim. Ancak hepten de cahil
sayılmam, benim de kendimce bildiklerim var. O da şu: Aşk dediğin hesapsız ve
kendiliğinden yaşanırsa bir anlam taşır. Bu filmde ise Nelson ile Sara
arasındaki ilişki dibine kadar hesap kitap işi ve asla kendiliğinden değil.
Hatta ortada aşk da yok, olup biten bir terapi. Filmin ilk yarısında hasta
Nelson, doktor ise Sara. Filmin ikinci yarısında ise anlıyoruz ki, aslında
doktorumuz hastaymış ve asıl terapiye ihtiyacı olan da kendisiymiş. Senaryoyu
bizim İncir Reçeli’nden araklamışlar ya da iyiniyetli konuşalım biraz esinlenmişler.
İncir Reçeli’nin sonraki tarihte çekildiği bilgisini unutalım gitsin. Özetle, kendini
tedavi etmek amacıyla hastasını tedavi eden bir doktor var karşımızda. Aşk
bunun neresinde? Kıyısında. Aşk sadece bir araç. Aşk araçsa, aşk yok demektir.
Dolayısıyla Kasım’da “başka” olan da, aşk değil, sadece terapi.
Biraz sert bir yorum oldu, kabul. Baştan
demiştim, gönül işlerinden pek anlamam diye.
Hüseyin
Cem ÇÖL
1 Kasım 2013 - H 309
1 Kasım 2013 - H 309
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder