5 Mayıs 2013 Pazar

Bir Türkünün Peşinde




Dün akşam, KTÜ Atatürk Kültür Merkezi’nde “türkü ziyafeti” yaşandı. KTÜ Türk Halk Müziği Topluluğu, bir buçuk saat boyunca dinleyenleri türküye doyurdular. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Küçük kızım –beklediğimden çok daha fazla sabır gösterip- sonlara doğru mızmıldanıp kısa bir kesintiye sebep olsa da, konseri bitene kadar zevkle dinledim. Diğer etkinliklere nazaran, salon daha bir dolu gibiydi. Türküleri seviyoruz anlaşılan.

Konserde pek güzel terennüm edilen bir türkü var ki, hepsinden çok zihnimi işgal etti. İlk kez dinlediğim Hatay yöresine ait bu türkünün, özellikle “benim sevdiceğimde din var iman yok” mısrasına takılmıştım ancak şimdi türkünün tamamını yeniden dinledikçe fark ediyorum ki, türkü baştan sona tuhaf bir bilmeceyi andırıyor.

Türkünün sözlerini buraya alayım da bilmeceyi sonra çözmeye gayret edeyim:

şu karşıki dağda kar var duman yok
benim sevdiceğimde din var iman yok (aman)
vardım baktım nazlı yarim evde yok

ver benim sazım efendim ben gider oldum
süremedim lavantayı konsola koydum

şu karşıki dağda titrer dallar
benim gönlüm arzu çeker tomurcuk güller (aman)
kader kısmet böyleyimiş ne yapsın eller

ver benim sazım efendim ben gider oldum
süremedim lavantayı konsola koydum

Şu karşıki dağ” diye başlayan mısraların asıl anlatılmak istenen meseleye giriş yapmak için “ısındırma” amaçlı söylendiği malum. Buradan Anadolu insanının kollektif bilincine ilişkin bir çıkarımda bulunmak mümkün müdür? Biz Anadolu insanı olarak, diyeceğimizi yekten diyemiyoruz da, önce mutlaka anlamsız/konuyla ilgisiz bir peşrev yapmak zorunda mı hissediyoruz kendimizi? Anlamsız/konuyla ilgisiz peşrevden sonra, tek vuruşta diyeceğimizi diyoruz ama. Bir de, “giriş-gelişme” arasındaki kafiye ortaklığı dışındaki bağlantısızlık, acaba, sadece bizim halk türkülerine özgü müdür? Farkındayım, bilmeceyi çözmek için gayret edeceğimi vaat etmiştim ama soruları çoğaltıp durmaktayım. Zaten ben de gayret edeyim dedim, çözeyim demedim.

Peşrevi bırakayım da asıl kafamı kurcalayan ikinci mısraya gelelim. Türküyü yakan, türkü yakmasına sebep olan asıl meseleyi ikinci mısrada ifşa ediyor: “Benim sevdiceğimde din var, iman yok”. Nedir bu? Konserde ilk duyduğumda, giriş mısrasına uygun bir kafiye arayışının sonucu diye düşünmüştüm, yani peşrev devam ediyordu zannıma göre. Türküyü defalarca dinledikçe anlıyorum ki, aslında türkünün kalbi burası ve türküyü yakan asıl derdini bu mısraya pek güzel gömmüş. Ne diyor dertli aşıkımız? Sevdiceğim beni seviyormuş gibi yapıyor ama aslında sevmiyor diyor. Kabuk var ama öz yok diyor. Ben gerçekten seviyorum da, o işin dalgasında diyor. Daha ne desin erenler?  

Sonraki mısralardan iyice anlıyoruz ki, garibim aşkına karşılık bulamamış, tek taraflı aşktan muzdarip imiş. “Nazlı” yâri evde bulamamak, aşıkımızın aşkına karşılık bulamadığını remzeden bir metafor. Ve yine anlıyoruz ki, aşıkımız çok kırılgan, aşkı için mücadele etmeyi hiç aklına getirmiyor da, “madem beni sevmiyorsun, o halde ben de çeker giderim” havasında. Lavantayı bile sürmeyip konsola bırakması, sevgiliyle beraber hayatın tüm zevklerinden de vazgeçtiğini mi gösteriyor, nedir? Sade sevgiliye değil, hayata da küsmüş olduğunun mu göstergesi? Anlıyoruz ki, aşıkımızda çekingenlik, alınganlık, kırılganlık ve kadercilik iç içe. “Kader kısmet böyle imiş ne yapsın eller” diyor. Bilinçaltında, başkalarından yardım beklentisi mi gizli? Bir yandan kaderci, bir yandan da etrafındakilerden yardım umuyor, “sevdiceğimle aramı bulun” demiyor da, dile getiremediğini etrafındakilerin anlamasını istiyor. Bir yandan da, arabuluculuk işini yapamayacak/yapmayacak olan etrafındakilere kendisi mazeret üretiyor: Kader kısmet böyle, onların da elinden gelen bir şey yok. Ben doğuştan talihsizim der gibi. Şimdi muhayyel maşukumuza hak verir gibi oluyoruz, böylesine kaderci, kırılgan, alıngan ve sinameki bir aşıkı kim ne yapsın? Bir de çehre fakiriyse eğer, hiç çekilmez doğrusu. 

Mesele anlaşıldı. Dağılabiliriz. Kız yüz vermemekte haklıymış beyler. 

Hüseyin Cem ÇÖL
5 Mayıs 2013 – Pelitli 

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Hakikaten güzel söyledi türküyü. Bir de "koyunların melemesiyle" ilgili bir türkü vardı. Sözlerini aklımda tutamadım, gelip Youtube'da bakacaktım oysaki. Sizin o konuda da yardım edeceğinize inanıyorum. AKM'nin koltukları çok dar, bir de baktım çocuğunuzu kucağınıza almışsınız bir ara, dedim bu adam türküden nasıl keyif alsın şimdi. Gerçi daha sonra Neşet Ertaş yad edilince baba-kız büyük alkışınız da gözden kaçmadı. İki sıra arkaya çağıracaktım sizi, oranın önü açık; daha rahat oturuluyor. Sonra baktım öne oturdunuz ardından da kalktınız.

Böyle dedim diye kendinizi Türk işi Truman Show'da zannedip, telaşa kapılmayın tabi :)

Hukuk Derslerim dedi ki...


Telaşa kapılmadım ama bu kadar dikkat çekeceğimizi bilseydim en arka sıraya otururdum. Bize odaklanmaktan konserin keyfini çıkaramadınız anlaşılan.

Benim kız yine de çok sabırlı çıktı. Her "çıkalım baba" dediğinde, koro şefini gösterip, "buranın öğretmeni odur, o 'bitti, çıkabilirsiniz' demeden kimse dışarı çıkamaz" diyerek teskin ettim. Sonlara doğru ise hiç takati kalmadı yavrucağın. Fakat ben, salonun başka bir köşesine geçip, konseri sonu kadar dinledim.

Yorumda sözünü ettiğin türkünün sözlerini çıkaramadım ama davul çalan sevdiğim bir öğrencimdir, ona sorup öğrenirim.

Bir de küçük serzeniş: Yorumcular adlarını da yazsa da ben de kime hitap ettiğimi bilsem...

İyi Pazarlar...

Hüseyin Cem

Adsız dedi ki...

Hocam takılıyorum ya, konser boyunca sizi izlemedim rahat olun. Neşet Ertaş'la ilgili daha önceki yazılarınızı okuduğum için, ismi zikredilince tavrınızı görmek istedir o kadar. Son Adsızlar tek bir kişiden müteşekkil.(Ben) Davulcu kardeşim sevgili Görkem'e ben de sorabilirim evet. Odanıza geleceğim bir ara ama işte uygun zamanı denk getiremedim. Selamlar.

Hukuk Derslerim dedi ki...

Aleyküm selam. Beklerim gel tabi.

Unknown dedi ki...

Adsız arkadaşımız beni tanıyormuş ama ben bi haberim tabi adsız olduğu için kardeşimizden.

Bahsi geçen türkü "şu karşıki dağda lambalar yanar".

Hüseyin Hocam cidden çok sevindim konser sonunda da sizi gördüğüme. İyi ki geldiniz dinlediniz.

Görkem Azizoğlu

Hukuk Derslerim dedi ki...


Görkem, davet edip kızlarımla güzel bir akşam geçirmemize sebep olduğundan asıl ben teşekkür ederim... Hayatın boyunca sanatla irtibatını koparmamanı dilerim.

Hüseyin Cem