2 Ocak 2013 Çarşamba

"Hukuk Fakültesine Yeni Başlayanlara Öneriler"


KTÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerine :

Aşağıdaki linkte hukukçu Özge Yücel'in "Hukuk Fakültesine Yeni Başlayanlara Öneriler" yazısı yer alıyor. Okumanızı tavsiye ederim.

http://ozgeyucel1919.blogspot.com/2012/08/hukuk-fakultesine-yeni-baslayanlara.html?spref=tw

31 Aralık 2012 Pazartesi

Hesap Devresi Sonu


"İşte tam o sırada sol kulağı gözüme ilişti."
GEORGES DUHAMEL, 
Gece Yarısı İtirafı, İstanbul, 1971, s.11.

Güzel bir yıldı ve her güzellik gibi bu yılın da yalan olmasına sayılı saatler kaldı.

Hakkını yemeyeyim 2011 de gayet iyiydi. 2010 için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

2012’den iki beklentim vardı. İkisi de gerçekleşti. İlki 9 Mart 2012’de, ikincisi 14 Haziran 2012’de.

2013’ten de iki beklentim var. Gerçekleşirse ne iyi olur. Gerçekleşmezse, dünyanın sonu değil elbette. Ağzımızın tadı bozulmasın da, varsın duvara asamadığımız bir kağıt parçası eksiğimiz olsun. Allah sağlık, afiyet versin yeter. 

Hepimize, herkese…  

Hüseyin Cem ÇÖL
31 Aralık 2012 - H 309

Eşiğinde Bir Küpün



“Hayatın, bizim ona verdiğimizden başka bir anlamı yoktur”.
Prof. Dr. Özcan KÖKNEL

Hafta sonunda “Küp” serisinin üç filmini arka arkaya izledim. Allahtan biraz Kafka, biraz da tasavvuf okumuşluğum var da, filmlerin dünyasına fransız kalmadım. Yoksa bilim-kurgu gerilimlerinden hiç hazzetmem.

Vikipedi yardım etsin, filmlerin genel zeminini aktarayım : “Üç filmde de amacı ve kökeni tamamen belirsiz dev, mekanik ve küp şekilli bir yapı var. Yapı küçük küp şekilli birçok odadan oluşuyor. Odalarda tavanda, zeminde ve yanlarda olmak üzere altışar tane kapı var. Her bir kapı tıpatıp aynı olan başka odalara açılıyor. Odalardan bazıları güvenli,  bazılarında da odaya giren kişiyi öldüren alev makinası, dikenli tel gibi bubi tuzakları bulunuyor. Her olayda bir grup yabancı, neden ve nasıl oraya getirildiklerini bilmedikleri bu gizemli yapıda uyanıyorlar. Grup, küpün sırrını ve neden orada olduklarını öğrenmeye çalışırken bir taraftan da esaretten kurtulmak için birarada bulunmak, tuzaklardan kurtulmak ve labirentin çıkışını bulmak için yeteneklerini birleştirmek zorundadırlar. Ancak küpte bulunmanın yarattığı baskı karakterlerden bazılarını çıldırtıp diğerlerini öldürmeye başlamasına yol açıyor.”

Aslında şu özet, “Küp” serisinin Kafka’nın “Değişim”, “Şato” ve “Dava” yapıtlarının karmasından ibaret olduğunun, hiç değilse esinlenme olduğunu, hadi onu da geçelim Kafka’nın açtığı yoldan ilerlendiğini açıkça gösteriyor.

“Değişim”: Her olayda bir grup yabancı neden ve nasıl oraya getirildiklerini bilmedikleri bu gizemli yapıda, küpün içinde uyanırlar. Gregor Samsa’da, bir sabah uyandığında kendisini böcek olarak bulmuştu. Biz insanlar da anne karnından çıkıp uyandık ve kendimizi insan olarak bulduk. Ve içinde bulunduğumuz bu kaotik ortamı (=dünyayı) anlamaya, çözmeye ve bu ortamda tutunmaya çabalıyoruz. Gregor Samsa gibi, küptekiler gibi…

“Şato” : Küpün sahibi kim? Bizi buraya kapatan kim? Biz, küptekiler, bu maceranın sonunda Şato’nun sahibine ulaşacak mıyız? Hatırlatayım Bay K. ulaşamadı. Fahişeler, polisler, aptallar, köylüler arasında yaşayıverdi. Hep iddia edildiği gibi, tüm bu olup bitenlerin amacı O’na “ulaşmak” mı yoksa ulaşmak için çaba harcamak mı? İkincisine züğürt tesellisi diyelim, iyi de bu çaba niye? Kurgulamadığımız bir oyunun içinde debeleniyoruz, ödüle kavuşmak için. Ödül ne o bile tam belli değil. Hem O’na ulaşmak neden bu kadar zor, neden karmaşık ve neden bu kadar çok labirent var?

Yeni bir yılın eşiğindeyiz, yeni bir küpü açmak üzereyiz… Biz küptekiler, “halimiz itten beter, keyfimiz paşada yok” deyip, derin meseleyi fazla kurcalamadan yaşayıp gidiyoruz. Başka ne yapacaksın? Meryem’in dediği gibi “düşünsen ne olacak, o da başka bir çaresizlik!” Peki Şato’nun sahibinin keyfi nasıl? Tüm bu kurguladığı düzene, bizlere bakıp ne düşünüyor, ne hissediyor? Pişman mı? Fişi çekmediğine göre –henüz- pişman değil… Fişi çekmek için neyi bekliyor? Bizi kurgularken ne umdu ve sonuçta ne buldu? Bir şey ummadı ve bir şey bulmadı ise, tüm bu anlamsızlığa neden katlanıyor? Neyi bekliyor? Godot’un gelmesini mi?

“Dava”: Küptekiler suçlu. Fakat, hiçbiri suçunun ne olduğunu bilmiyor. Ve daha felaketi: Bütün ömrünü, bilmediği bir suçtan aklanmak için harcıyor, harcıyoruz. Gerçek yargıç kim, mahkeme nerede belli değil. Hayatımız aklanmak için mahkeme (cami, kilise, sinagog) aramakla, yargıç aramakla geçiyor. Ve asıl önemlisi neden suçlanıyoruz? Hayata gelmeyi biz istemedik ama hayat denilen uzun davayı sırf aklanmak için öğütüyoruz. Fakat biz ne yaparsak yapalım davanın neticesi değişmeyecek. Kurguyu kuran, davanın neticesini de biliyor. “Bir köpek gibi” öleceğiz. Jozef K. gibi. O halde aklanmak için çabalamanın da anlamı yok.

***

Bu kadar soru sordum. Kendi cevabımı yazayım da ne dediğim anlaşılsın :

Evvela, evet bir küp var, küp gerçek, biz de gerçeğiz, küp gerçek ise küpün sahibi haydi haydi gerçek. Gerisi ise teferruat.

Saniyen, bize küpün anlamı budur diye yüzyıllardır sunulanların hepsi, birilerinin küpün anlamı diye bellediklerinin dayatması. Bu nokta mühim. 

Salisen, herkes küpün anlamını kendi bulacak. Anlam bulamıyorsa, anlamsızlık anlam olacak. Herkesin bulduğu anlamın aynı olma zorunluluğu da yok. Tek doğru cevap yok bu kaotik ortamda. Sadece anlam arama çabası var.

Rabian, her şey iyi de PEKİ BU ÇABA NİYE VAR?

Eh bari bir çabamız da olsun şu dünyada. Yoksa geçer mi koskoca bir ömür?

Benim anladığım budur, vesselam.

Hüseyin Cem ÇÖL
31 Aralık 2012 – H 309 

30 Aralık 2012 Pazar

Borç… Borçlar…



Biraz soru çözelim. İçimiz açılsın. J

7 Temmuz 2012 KPSS Borçlar Hukuku soruları :

23. Aşağıdakilerden hangisi, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan yazılı şekil yerine geçen metinlerden biri değildir?
a) İmzalı mektup
b) Cep telefonu ile gönderilen mesaj (SMS)
c) Aslı borç altına girenlerce imzalanmış telgraf
d) Teyit edilmiş olan faks mesajı
e) Güvenli elektronik imza atılarak gönderilen ve saklanan belge

Metin + İmza = Yazılı şekil. Cevap Bursa.

TBK m.14 : Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur. Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı  şekil yerine geçer.

24. Genel işlem koşulları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Genel işlem koşullarının düzenlendiği çok sayıdaki sözleşme metinlerinin, o koşulların genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi için, özdeş olması zorunludur.
b) Türk Borçlar Kanunu’na göre koşulların kapsamı, yazı türü ve şekli de genel işlem koşulu niteliğini taşımaları bakımından önemli değildir.
c) Bir koşulun genel işlem koşulu sayılabilmesi için ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla hazırlanmış olması gerekir.
d) Bir sözleşme şartının Türk Borçlar Kanunu’na göre genel işlem koşulu sayılabilmesi için bu koşulun asıl sözleşmede veya sözleşme ekinde yer alması önem taşımaz.
e) Sözleşmeye, sözleşme koşullarının her birinin tartışılarak kabul edildiği yönünde konulacak hükümler tek başına o sözleşme koşullarını genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.

Genel işlem koşulları 6098 sayılı yeni TBK’na yeni girdi. Girer girmez de sınavda sorulmuş. Anlaşılan bir-iki yıl meslek sınavlarında genel işlem koşullarından soru gelmesi muhtemel. Aman dikkat. Ve TBK m.20-25’in iyi öğrenilmesi kâfi. Dallanıp budaklanmaya gerek yok. Altı üstü birkaç madde.

Cevap Adana. Özdeş olması zorunlu değil.

TBK m.20/2 : Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.

25. Aşırı yararlanma sonucunda sömürülen kişiye (zarar gören kişiye) Türk Borçlar Kanunu ile tanınmış haklar bakımından aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Sömürülen kişi sözleşmeyi, sözleşmenin kurulmasından itibaren 1 yıl içinde iptal edebilir.
b) Sömürülen kişinin sözleşme ile bağlı olmaması Türk Borçlar Kanunu’na göre mümkün olmayıp sadece oransızlığın giderilmesini talep hakkı vardır.
c) Sömürülen kişi, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirebilir ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
d) Sömürülen kişi, sözleşme ile bağlı olmadığını aşırı yararlanmanın sebebi ne olursa olsun sözleşmenin kurulmasından itibaren 10 yıl içinde ileri sürmelidir.
e) Oransızlığın giderilmesini talep etmede, sömürülen kişiye Türk Borçlar Kanunu ile tanınan kısa süre 2 yıldır.

Ya… Ya da… Bu da yeni bir hüküm. Eskiden sadece iptal hakkı vardı gabine uğrayanın. Şimdi hakkı ikilendi. Sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini de isteyebiliyor. Yasadaki değişikliklere dikkat!

TBK m.28 : Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

26. Usta A ile çırağı B, bir binanın dış cephe tadilatını yaparlarken çırak, ustasına uzatmak için eline aldığı çekici aşağıya düşürür ve o sırada aşağıdan geçmekte olan C, kafasına isabet eden çekiç sebebiyle ağır şekilde yaralanır.
Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Bu olayda usta A’nın C’ye karşı sorumluluğu adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında değerlendirilir.
b) Adam çalıştıranın sorumluluğunun doğabilmesi için A ile B arasında adam çalıştırma ilişkisinin bulunması gerekir.
c) Adam çalıştıranın sorumluluğu kusursuz sorumluluk türü olduğu için A’nın C’ye karşı sorumluluğunun doğmasında kusurlu olup olmaması önemli değildir.
d) Adam çalıştıranın sorumluluğu özen ilkesine dayandığından kurtuluş kanıtı getirilebilen bir sorumluluktur; A kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulabilir.
e) A’nın sorumluluktan kurtulmasında, işletmenin çalışma düzeninin bu zararın doğmasını önleyecek yeterlilikte ve nitelikte olmasını sağlamamış bulunması önemli değildir.

Beceriksizce ve acemice hazırlanmış bir soru. Cevap Edirne.  

TBK m.66/3 : Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.

27. A ve B, 25 Ocak 2012’de yaptıkları sözleşme ile A’nın B’ye 2 ton pirinç teslim etmesini ve teslimatın bir sonraki ayın ortasında yapılmasını kararlaştırırlar.
Bu olaya göre A, 2 ton pirinci hangi tarihte teslim etmelidir?
a) 14 Şubat 2012
b) 15 Şubat 2012
c) 16 Şubat 2012
d) 28 Şubat 2012
e) 29 Şubat 2012

Ayın ortası denmişse, ayın onbeşi anlaşılır. Tamamlayıcı hükme en sık verilen örnek. Borçlar’a gelmeden Hukuka Giriş dersinde öğretilir bu. Bursa.

TBK m.91/1 : Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.

28. Geçerli olarak kurulmuş olan ve sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşmenin sonradan ortaya çıkan bir nedenle ileriye etkili olmak üzere sona erdirilmesine ne ad verilir?
a) Kesin hükümsüzlük
b) Dönme
c) İptal
d) Fesih
e) Eksiklik

Adana, Ceyhan, Edirne “geçersizlik türleri”. Bursa ve Denizli’de ise sözleşme “geçerli”. Geçerli ama sona erdiriliyor. Geriye etkili ise “dönme”, ileriye etkili ise “fesih”. Denizli.

6 Mayıs 2012 Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Sınavı Borçlar Hukuku soruları :

21. Geçerlik şartı olarak şekil ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Amaçlarına göre şekil türlerinden biridir.
b) Şekil serbestîsi ilkesinin istisnası niteliğini taşır.
c) Geçerlik şartı olarak kanunda öngörülen şekle “kanuni şekil” adı verilir.
d)      Şeklin taraflarca geçerlik şartı olarak kararlaştırılması durumunda bu şekle “iradi şekil” adı verilir.
e)      Geçerlik şartı olarak getirilen şekle uymamanın yaptırımı, iptal edilebilirliktir.

Kesin hükümsüzlüktür. Edirne’deki vaziyet yanlış ve yakışıksız.  

TBK m.12/2 : Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.

22. A, B’nin taşınmazını 250.000 TL’den alır, ancak tapuda yapılan sözleşme ve tescil işlemleri sırasında satış bedeli olarak 100.000 TL gösterilir.
Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)      Bu olayda mutlak muvazaa vardır.
b)      Bu olayda muvazaanın olabilmesi için, A ile B’nin muvazaa konusunda anlaşmış olmalarına gerek yoktur.
c)       Bu olayda, bedelde muvazaa şeklinde ortaya çıkan kısmi muvazaa vardır.
d)      Bu olayda sözleşmenin niteliğini değiştiren muvazaa vardır.
e)      Bu olayda gabin vardır.

Evet kısmi muvazaa.

23. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde sözleşme taraflarından biri, borçlandığı edimi ifa etmeden veya ifasını teklif etmeden ifayı talep ederse diğer tarafın ifadan kaçınmasına imkân tanıyan karşı hak, aşağıdakilerden hangisidir?
a) Zaman aşımı
b) Takas
c) Ödemezlik defi
d) İbra
e) Alacağın temliki

Cevap çok açık ödemezlik defi de, bu kadar kör gözüme parmağım sorular biraz ayıp olmuyor mu koskoca hakim-savcı sınavında?

24. Sorumluluk hukuku açısından kusur çeşitleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Sorumluluk hukuku açısından kusur, kasıt ve ihmal olmak üzere ikiye ayrılır.
b) Sorumluluk hukuku bakımından, aksine bir düzenleme bulunmadıkça hafif ihmal dahi sorumluluğun sebebi olabilir.
c) Kasıt, tasarlama (tasavvur) ve isteme (irade) olmak üzere iki unsurdan oluşur.
d) İhmalin temelinde; gereken özenin gösterilmemesi, özen eksikliği yatmaktadır.
e) Hukukumuzda ihmalin ölçüsü mutlak surette subjektiftir.

Borçlar hukukunda “mutlak” terimi çok sık kullanılmaz. Esasen “mutlak surette” teriminin geçtiği her dersin sorusunda acaba kuşkusunu korumak gerekir. Biz de esas olan kural olarak’tır. Mutlak, istisnadır. Edirne.

25. Boya işleri ile uğraşan A, üç yıldır birlikte çalıştığı yardımcısı B ile bir evi boyarken B pencere kenarlarını boyadığı sırada elindeki fırçayı pencereden aşağı düşürür ve oradan geçmekte olan C, kafasına isabet eden fırça sebebiyle yaralanır.
Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)      Bu olayda olağan sebep sorumluluğu söz konusudur.
b)      Zarar gören C ile boyacı A arasında sözleşmeye dayalı herhangi bir ilişki bulunmamaktadır.
c)       A’ya kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulma imkânı tanınmamıştır.
d)      Bu olayda A bakımından sorumluluğun doğması için, A ile B arasında bir bağımlılık (tabiiyet) ilişkisi aranır.
e)      C’nin bu olaydan kaynaklanan ve A’ya karşı ileri sürebileceği tazminat talebi bir yılda zaman aşımına uğrar.

Ceyhan yanlış. Kurtuluş kanıtı getirme imkanı tanınmış.

TBK m.66/2 : Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.

Ayrıca E seçeneği, 6 Mayıs 2012 tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK açısından doğru, ancak 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK açısından yanlış. Zamanaşımı süresi 1 yıldan 2 yıla çıkarıldı.

Ara Değerlendirme : Adli Yargı Hakim-Savcı Adaylığı sınavında Borçlar Hukuku Genel Hükümler’den 5 soru sorulmuş. Bu sınava hazırlananlara benim tavsiyem, TBK metnine ağırlık versinler. TBK’nu iyi kavrayan bir öğrencinin, full yapmaması imkansız. Kendi adıma, sınavlarda TBK’nu serbest bırakmakla isabetli davranmışım.

26. Yapımcı ile tek satıcı arasında gerçekleştirilen tek satıcılık sözleşmesinin hukuki niteliği bakımından aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Çifte tipli karma sözleşme
b) Kendisine özgü yapısı olan (sui generis) sözleşme
c) Kombine sözleşme
d) Bileşik sözleşme
e) Sonuçları talih ve tesadüfe bağlı sözleşme

Bursa.

27. A, B’ ye buzdolabını satar ve teslim eder. Ancak iki gün sonra C isimli bir kişi gelip kendisinin buzdolabı üzerinde intifa hakkının bulunduğunu iddia eder. C’nin bu iddiasının doğru olması hâlinde A’nın B’ye karşı sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) A’nın herhangi bir sorumluluğu yoktur, çünkü A satıcı olarak kendi yükümlülüğünü yerine getirip satım konusu eşyanın mülkiyetini B’ye geçirmiştir.
b) A’nın herhangi bir sorumluluğu yoktur, çünkü C sadece intifa hakkı iddiasında bulunmuştur, bu durumda A’nın herhangi bir sorumluluğu doğmaz.
c) A’nın satıcı olarak zapta karşı tekeffül borcu olduğu için A, B’ye karşı sorumlu olacaktır.
d) Olayda maddi ayıp vardır, A’nın bu nedenle ayıba karşı tekeffül borcundan dolayı sorumluluğu söz konusudur.
e) A temerrüde düşmüştür, bu nedenle temerrüdün sonuçlarından sorumludur.

Ceyhan.

28. A ile B noterde düzenledikleri bir sözleşme ile A’ya tek taraflı irade açıklaması ile B’ye ait bir taşınmazın alıcısı olabilme yetkisini verirler.
Buna göre A ile B arasında aşağıdaki sözleşmelerden hangisi akdedilmiştir?
a)      Taşınmaz satım sözleşmesi
b)      Taşınmaz bağışlama vaadi
c)       Ön alım sözleşmesi
d)      Alım sözleşmesi
e)      Geri alım sözleşmesi

Denizli.

29. A, İzmir’in Bostanlı semtindeki evini B’ye kiralamıştır. Bu kira sözleşmesinde A, aşağıda yer alan sebeplerden hangisi ile B’yi kiralanan taşınmazdan tahliye etme (çıkarma) hakkına sahip değildir?
a) A’nın kendisinin söz konusu taşınmazı mesken olarak kullanma ihtiyacı içine girmesi
b) A’nın oğlunun İzmir’de bir üniversite kazanması sonucunda, İzmir’de yaşama ve taşınmazı kullanma ihtiyacının doğmuş olması
c) A’nın kardeşinin İzmir’de açtığı bir iş yeri sebebiyle sık sık İzmir’e gidip gelmesi gerektiğinden onun İzmir’e gittiği zamanda bu taşınmazda kalma ihtiyacının doğmuş olması
d) A’nın mimar olan eşinin işlerini büyütüp İzmir’de bir büro açmak zorunda kalması üzerine, taşınmazı kullanma ihtiyacının doğmuş olması
e) Taşınmazın ciddi ve esaslı onarım gerektirmesi sebebiyle A’nın bu esaslı onarımı yaptırmak istemesi

Şıklar içinde en az önemlisi “kardeş” gibi duruyor. Ceyhan.

30. Aşağıda yer alan sözleşme konularından hangisini içermesi hâlinde A ile B arasında yapılan sözleşme, bir eser sözleşmesi niteliği taşımayacaktır?
a) A’nın B’ye bir ev inşa etmesi
b) A’nın B’ye bir pantolon dikmesi
c) A’nın kalp hastası B’yi tedavi etmesi
d) A’nın B için bir reklam kampanyası planlaması
e) A’nın B’ye ait yarış atını eğitmesi

Ceyhan.

Ara Değerlendirme : Borçlar Hukuku özel hükümler sorularını daha teknik bekliyordum. Beklediğimden daha yüzeysel ve basitti.

Sonuç : Gerek KPSS’de, gerekde Adli Yargı Hakiim-Savcı Adaylığı sınavında, Borçlar Hukuku dersinde başarılı olmanın tek anahtarı var: O da Türk Borçlar Kanunu’na hakim olmak. Teoriyle falan kafa doldurmaya gerek yok. Kanunu bilen, full çeker bu sınavlardan.

Hüseyin Cem ÇÖL
30 Aralık 2012 – Pelitli 

29 Aralık 2012 Cumartesi

Veda Yazısı


"Olanda hayır vardır."

Dersler bitti. Geçtiğimiz hafta her gün birer ikişer perdeler kapandı. Her dersin sonunda kırık dökük cümlelerle bir veda konuşması yaptım ama bir de veda yazısı yazmalı ki tam olsun. Hem benim veda yazım fena değildir, bununla beraber epey zamandır kimseye veda etmiş de değilim, biraz paslanmış olabilirim ama bir deneyeyim.

Önce şunu ifade edeyim: Yorucu bir dönem miydi? Kesinlikle evet. Üç aylık maratondan yorgunlukla çıktım ama içim de rahat. Sorumlusu olduğum derslerin en iyi şekilde öğrenilebilmesi için kendi sınırlarımı epeyce zorladım. Geniş geniş “elimden geleni yaptım” diyebiliyorum. Bu benim açımdan kâfi. Şüphesiz daha iyisi olabilir, olabilirdi. Şikayet etmeyi sevmediğim için, bahanelerin ardına saklanmak da istemiyorum. Olabilirdi peki neden daha iyisi olmadı? Bu sorunun cevabı galiba hayatın ana gerçeğiyle ilgili. Daha iyisinin ne olduğunu yaşadıkça, yaptıkça öğreniyoruz. Ve bu öğrenme sürecinde hatalar, yanlışlar da yapabiliyoruz. Hazır bilgiyle işe girmiş değiliz. İşi yaptıkça –yaşadıkça- doğrunun ne olduğunu, hayatın gerçeğini ve kendi gerçeğimizi anlayabiliyoruz. Şu üç aylık maratonda, daha iyinin ne olduğunu ve kendi kapasitemi biraz daha anlamış durumdayım. Seke seke, kıra döke yürüsem de, kendi adıma yürümekten memnunum.

Kendi adıma yürümekten memnunum peki acaba benimle beraber şu üç ayı yürüyerek geçirenler de memnun mu? Mutlaka memnun kalanlar olabileceği gibi, memnun kalmayanlar da olabilir. Benim için asıl muhatap, her hafta karşısına çıktığım bine yakın öğrenci kitlesi değil, kendi vicdanımdır. Eğer işimi elimden geldiğince hakkıyla yapabilmiş isem vicdanen rahatımdır, yapabileceğim bir şeyi yapmamışsam zaten benim cezamı vicdanım keser, kesmiştir. Bununla birlikte kalp kalbe de karşıdır. Vicdanımla barışık olduğum anlarda öğrencilerden de olumlu tepki almışımdır; vicdanımın beni cezalandırdığı anlarda da öğrenci öteki yüzünü gösterir. Sözün özü, vicdanımın rengi öğrencilerin yüzüne yansır. Üç ay boyunca girdiğim derslerde genellikle mütebessim çehrelerle karşılaştım. Bu, kendi adıma derslerden geçtiğimin tescilidir.    

Biraz özele inip tek tek hesap özeti çıkarayım.

İKTİSAT bölümü öğrencilerine : Sizlerle haftada iki gün ders yaptık. Sabah-akşam, tek-çift diye ayrıldığınıza göre, bir hafta içinde toplam 8 ders. En çok emek verdiğim ve en çok zorlandığım bölüm sizler oldunuz diyebilirim. Yine de emeklerime değdi. Tüm derslerime katılım oldukça iyiydi. Fakat akşam dokuzda ders yaptığım gruba ayrıca teşekkür mü etmeliyim yoksa esef mi etmeliyim bilemiyorum. Kaç defa, sınıfta kimseyi bulamasam da eve gidip dinlensem umuduyla sınıfa girdim ama yine birkaç düzine öğrencinin beni hazırolda beklediğini görünce… neyse… J

ÇEKO bölümü öğrencilerine : Sizlerle sadece haftada 1 ders yapabildim. Bu yüzden sizlere iktisatçılar kadar emeğim geçti diyemem. Fakat her dersimi ilgiyle dinlediniz. En azından ilgiyle… Birkaç öğrenci dışında derse aktif katılım düşüktü. Oysa bildiğim kadarıyla en çok hukuk dersi alan bölüm sizinki. Sizden daha donanımlı olmanızı ve beni zorlamanızı beklerdim.

EKONOMETRİ bölümü öğrencilerine : Sizle de haftada 1 defa, “az ama öz” ders yapabildim. Fakat, sayıca bir düzineyi ancak bulabildiğiniz için daha yakın ve sıcak bir iletişim içinde geçti derslerimiz. Hatta dersime gelen bütün öğrencilerin isimlerini tek tek sayabilirim. Dur bi deneyeyim : Sultan, Adem, Mustafa, Abdülhamit, Barış, Sevinç, Gönül, Nazlı, Ayşe, Hilal, Canan, Seher… Yanlışım yoktur umarım.

Ara not : İKTİSAT, ÇEKO, EKONOMETRİ bölümü öğrencilerine ikinci dönem dersim yok. Yani, bu yazı, onlar açısından ve benim açımdan tam bir veda yazısı. Hepinizin yolu açık olsun diyorum.

ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER ve KAMU YÖNETİMİ bölümleri öğrencilerine :  İki bölümü bir arada andım. Çünkü sizlere hem aynı gün –Cuma günü-, hem de aynı dersi –Borçlar Hukuku- anlatmaya gayret ettim. Benim açımdan bu dönemin en rahat, en huzurlu, belki de en verimli dersleri bunlar oldu diyebilirim. Haftanın son günü olmasına rağmen, sayenizde, tatlı bir yorgunlukla hafta sonuna girdim. Umarım başka bir derste daha birlikte oluruz.

HUKUK 2. Sınıf öğrencilerine : Sizler yabancı değilsiniz. Beni de biliyorsunuz. En çok önem verdiğim sınıf olduğunuzu defaatle söylemiştim, şimdi de alenen söylemiş oluyorum. Vizeye kadar yaptığım derslerde istediğime yakın performansta sizlere ders yapabildim, fakat vizeden sonra ağır ders programım içinde esneklik gösterdiğim ilk sınıf –maalesef- siz oldunuz. Balondan aşağı atılan ilk kum torbası. Bu yüzden size karşı mahcubum. Ama sizler yabancı değilsiniz. Beni affedeceğinizi umuyorum. İkinci dönem sizlerle ağır ders temposu içine girip canınızı yakacağıma söz veriyorum.

HUKUK 3. Sınıf öğrencilerine : Normalde iki dönemde okutulan iki dersi, Ticari İşletme Hukuku’nu ve Kıymetli Evrak Hukuku’nu, sizlerle bir dönem içinde beraber işledik. Kendi adıma söylemem gerekirse, hiç de fena geçmedi bu dönem. Hem sizle genellikle haftada iki gün ders yaparak, ders konularını daha geniş ve ayrıntılı işlemeyi başardığımı düşünüyorum. Şüphesiz dersler daha iyi olabilirdi. Ancak bu kadar olabildi ve malumunuz “olanda hayır vardır”.

Bu yazıyı nasıl bağlamalı?

Aslında veda yazısı yazmak gibi bir niyetim yoktu. Ta ki akşam saatlerinde Uygar’dan mail alana dek. Teşekkürler Uygar. Hem kendi yazdıkların için, hem de bu yazıyı bana yazdırdığın için. Yolun açık olsun.

Evet, şimdi uyuyabilirim. 

Hüseyin Cem ÇÖL
29 Aralık 2012 – Pelitli

26 Aralık 2012 Çarşamba

Altı Soru Daha



Yine uyku tutmadı. Normal bir insan uyku tutmayınca mutfağa gider, ya uykusunu hepten kaçıracak ya da uykusunu getirecek bişeyler yer. Bense bilgisayar başına geçip geçmiş yıllarda meslek sınavlarında çıkan hukuk sorularını çözüyorum. Öldüğümde mezar taşıma “Bir garip adem idi. Bütün hayatı Adana-Bursa-Ceyhan-Denizli-Edirne arasında seyahat etmekle geçti. Nasıl bir seyahat ise, Adana ve Ceyhan’ı bir gün bile görmedi” yazılsın. Vasiyetimdir.

Lafı uzatmayayım. Bu sabah ki “çözelim, eğlenelim, kam alalım hayattan” başlıklı eğlenceliğimizin malzemesi yine ÖSYM’den, 7 Temmuz 2012 KPSS’de çıkan Ticaret Hukuku soruları. Hepi topu altı tane.   

Buyrun :

29. Ticari temsilcinin (ticari mümessilin) müvekkil tacir adına ve ticari işletme ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini yapabilmesi için açıkça yetkilendirilmesi gerekir?
a) Tacirin ticari işletmesine dâhil taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak kurmak
b) Tacir adına ödünç sözleşmesi yaparak bankadan kredi çekmek
c) Tacir adına bono düzenlemek
d) Avukat olmasa bile ticari işlerle ilgili davalarda, mahkemede taciri temsil etmek
e) İşletmede çalışacak işçiler ile hizmet sözleşmesi akdetmek

Ayn mal demek malum. Bu mal taşınmaz olunca daha bir önemli hal alıyor. Yunus Emre’nin “Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” sözlerinin, maalesef, çağımızda geçerli karşılığı yok. Yunus Emre, Ticaret Kanunu’nu hazırlayan heyette başkan olsaydı, anlaşılan birkaç maddelik minik bir TTK’mız olurdu. Öğrenci de, hoca da bayram ederdi. Cevap Adana elbette.

30. Ticari iş ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Taraflardan biri için ticari sayılan iş, arada sözleşme varsa diğer taraf için de ticari sayılır.
b) Ticaret şirketi tacirin bütün işleri ticari iş niteliğindedir.
c) Ticari bir borca kefalet hâlinde kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsil kefalet söz konusudur.
d) Bir esnaf işletmesini ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari iştir.
e) Ticari bir işte uygulanacak temerrüt faizi oranı sözleşme ile kararlaştırılmamışsa avans faiz oranı üzerinden temerrüt faizi talep edilebilir.

Denizli “ben yanlışım” diye bağırıyor. Geçelim.

31. Adi şirkette kâr ve zararın paylaşımı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Kâr ve zarar paylaşım oranları şirket sözleşmesinde belirlenebilir.
b) Kâr ve zarar paylaşımına ilişkin esaslar şirket sözleşmesiyle veya ortaklar kararıyla belirlenmemişse, ortaklar kâr ve zararı sermayeye katılım oranlarına göre paylaşırlar.
c) Ortaklar, kâr ve zarar oranlarını belirleme yetkisini üçüncü bir kişiye bırakabilirler.
d) Zarara katılım oranları belirlenmemişse ortakların kârın paylaşımına ilişkin olarak kararlaştırdıkları oran, zarar hakkında da uygulanır.
e) Adi şirkete sadece emeğini sermaye olarak getiren ortağın, ortaklar arasında etki doğuracak şekilde, zarardan muaf tutulması kararlaştırılabilir.

Adi şirket bir şahıs şirketi. Anahtar bu. Şahıs şirketi olduğuna göre sermaye ikinci planda, ortakların şahsı ön planda. O halde, kâr ve zarar paylaşımına ilişkin esaslar şirket sözleşmesiyle veya ortaklar kararıyla belirlenmemişse, ortaklar kâr ve zararı, sermayeye katılım oranlarına göre değil, eşit olarak paylaşırlar. Bursa'ya sevgi ve salamlar.

32. Aşağıdaki haklardan hangisi, anonim şirkette sadece azlık oluşturan pay sahiplerine tanınmış olup pay oranı azlık oluşturmaya yetmeyen pay sahipleri tarafından kullanılamaz?
a) Kâr payı almak
b) Genel kurul toplantısına katılmak
c) Genel kurulda oy kullanmak
d) Genel kurul kararının iptali için dava açmak
e) Mali konularla ilgili genel kurul görüşmelerini erteletmek

Teknik yardım BOZKURT’un kitabından gelsin : Finansal tabloların müzake­resi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine; halka açık şir­ketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanmın kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Erteleme, genel kurulun toplantı­ya çağrılması ile ilgili usule uyularak pay sahiplerine ilanla bildirilir ve internet sitesinde yayımlanır. İzleyen toplantı için genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak toplantıya çağrılır. Azlığın iste­miyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap ve­rilmemiş olması şarttır (yTTK m. 420)."

Edirne.

33. Poliçe ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)      Poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa rakam ile gösterilen bedel üstün tutulur.
b)      Poliçe bedeli yalnız yazıyla veya yalnız rakamla birden çok defa gösterilmiş olup da bedeller arasında fark bulunursa en yüksek olan bedel geçerli sayılır.
c)      Poliçede muhatap, ancak senedi kabul ederse ödeme yükümlülüğü altına girer.
d)     Poliçedeki imzanın el yazısı ile atılması zorunlu değildir; güvenli elektronik imza yeterlidir.
e)      Poliçedeki imza sahiplerinden birinin poliçeden doğan taahhütleri geçersiz olursa poliçede imzası bulunan diğer kişilerin de poliçeden doğan taahhütleri sona erer.

Ceyhan doğru. Muhatap poliçeyi kabul etmezse, ödeme yapmak zorunda da değil. Kabul ederse ancak ödeme yapmak zorunda.

34. Keşide ve ödeme yeri aynı olan çek, 01.02.2012 tarihinde düzenlenmiş ve aynı gün lehtara teslim edilmiştir. Ancak çekin üzerine keşide tarihi olarak 01.06.2012 tarihi yazılmıştır.
Bu çekin geçerli olarak ibraz edilebileceği son gün, aşağıdakilerden hangisidir?
a) 11.02.2012
b) 01.03.2012
c) 01.05.2012
d) 11.06.2012
e) 11.07.2012

İbraz süresi 10 gün. Çünkü ödeme ve düzenleme yerleri aynı. İlk günü saymıyoruz. Buradaki çeldirici nokta hangi tarihi esas alacağız? Çekin fiilen düzenlenip teslim edildiği 01.02.2012’yi mi? Yoksa çek üzerine yazılan 01.06.2012 tarihini mi? Elbette ikincisini. Cevap 11.06.2012.

O tarihten üç gün sonra da ben yeni evime taşınmıştım. J

Hüseyin Cem ÇÖL
26 Aralık 2012 – Pelitli 

25 Aralık 2012 Salı

On Soru



Son günlerde “Hukuk Derslerim” bloguna gereğinden fazla kendimle şahsen bizzat ilgili yazılar yazdım ki, hani nerdeyse burası kamuya açık günlük gibi bir şey oldu. Hangi filmi izledim, hangi kitabı okudum, gecenin ikisinde ne yedim, rüyamda ne gördüm vs. Pek yakında, yazılarıma “naber lan günlük” diye başlarsam kendime şaşmam.

Fakat, buranın asıl işlevi, elbette benim yazma hevesimi tatmin etmek değil. Asıl işlevi derslere katkı ve şimdi sabahın bu vakti derse katkı yapmak için çok müsait. Ne güzel. J

ÖSYM’nin sitesinde, mesleki sınavlarda sorulan sorular ve cevap anahtarları yayınlanıyor. Tebrik edilesi bir uygulama. “Sınav” denilen karın ağrısı, ne kadar şeffaf olursa şaibe o kadar az olur. Soruları yayınlamak da şeffaflığın bir gereği.

Bu sabah nerden estiyse 6 Mayıs 2012 günü yapılan Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Sınavındaki Ticaret Hukuku sorularına bakasım geldi. Yalan yok, amacım kendimi test etmekti. Anlattığım dersin sorularının cevabını acaba hiç düşünmeden şöyle elimle koymuş gibi bulabilecek miydim? Ve şunu gördüm ki, değil ben, İİBF’de derslerimi takip eden orta halli bir öğrenci bile, şu 10 sorudan en az 7’sini çok rahat yapabilir. Yani bu yazının ana fikri, sizlere gaz vermek ey talebe cemaati! Ben yaptım, siz de yapabilirsiniz, atla deve değil bu sorular.

(Elbette aşk ile) Buyrun :

41. Tacir sıfatının kazanılması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)  Bir ticari işletmeyi işleten kişinin tacir sayılabilmesi için, işletmeyi kendi adına işletmesi zorunludur.
b) Küçüklere ait ticari işletmeyi bunların adına işleten kanuni temsilci, tacir sayılır.
c) Var olmayan bir ticari işletmeyi açmış gibi işlem yapan kişi, tacir sıfatını kazanır.
d) Bir ticari işletmeyi resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin almadan işleten kişi, tacir sıfatını kazanamaz.
e) Kendisine ait bir ticari işletme kanuni temsilcisi aracılığı ile işletilen kısıtlı, tacir olmaya bağlanan ceza hükümlerine tabidir.

Bütünlemede aynen sorasım geldi bu soruyu. A şıkkı ben buradayım diye bangır bangır bağırıyor.Ben de buradayım ey okuyucu, ya sen nerdesin?

42. Aşağıdakilerden hangisinde, bir adi iş vardır?
a) Esnafın, memur lehine bono düzenlemesi
b) Öğrencinin, poliçeyi muhatap sıfatıyla kabul etmesi
c) Çek hesabı bulunan ev hanımının, çek düzenlemesi
d) Gerçek kişi tacirin annesine anneler günü hediyesi olarak esnaftan kolye satın alması
e) Ticaret şirketinin, çalışanlarına yılbaşı hediyesi olarak dağıtmak üzere tacirden 100 adet çanta satın alması

Bak, bu da bütünleme sorusu olabilir. Öğrenci, memur, ev hanımı çeldirici olarak şıklara pek güzel dağıtılmış ancak bono, poliçe, çek terimleri çeldiricilere kanmam diyor. Ha bu arada cevap D. Meşrebinize göre Denizli, Diyarbakır ya da Danimarka. 

43. Kolektif şirket ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Şirketin tüzel kişiliği yoktur.
b) Hem gerçek hem tüzel kişiler ortak olabilir.
c) Şirketin değil, ortakların tacir sıfatı vardır.
d) Şirketin borçlarından dolayı ortaklar iflas edebilir.
e) Şirketin ticaret unvanında, şirketin faaliyet gösterdiği iş dalının yazılması zorunludur.

Askerlik dostum Adem bu soruyu okusaydı “oh kebap” derdi. Hakkaten kebap. Final sınavında kebaplıklar kısmına bu soruyu ilave edebilirim. Facebook’ta muhtemel soru müstearıyla gönül rahatlığıyla paylaşabilirsiniz. Cevap o kadar açık ki, yazmayayım daha iyi. (Yok lan biliyorum cevabı olur mu öyle şey!)

44. Anonim şirkette, yönetim kurulunun şirketi temsil yetkisi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Yönetim kurulunun temsil yetkisi, bir veya daha fazla murahhas üyeye devredilebilir.
b) Esas sözleşmede aksi öngörülmemişse anonim şirket adına düzenlenecek belgelere, temsile yetkili olanlardan hepsinin imza atması gereklidir.
c) Temsil yetkisi, merkezin veya bir şubenin işlerine özgülenecek şekilde sınırlandırılabilir.
d) Temsile yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket de sorumludur.
e) Temsil yetkisinin birlikte kullanılmasına ilişkin olarak tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.

Ben bir Tekinalp’e bakıp geleyim.

45. Aşağıdakilerin hangisinde, anonim şirkette genel kurul tarafından yürütülmesi zorunlu olan bir görev belirtilmiştir?
a) Şirketi yönetmek
b) Şirketi temsil etmek
c) Esas sözleşmeyi değiştirmek
d) Bilanço, kâr-zarar hesabını düzenlemek
e) Şirket hesap ve defterlerini tutmak

Hani Anayasa değiştirilirken halka soruluyor ya… Anladın…

46. Aşağıdaki şirket tiplerinden hangisi, sözlü şekilde düzenlenmiş şirket sözleşmesi ile kurulabilir?
a) Adi şirket
b) Kolektif şirket
c) Anonim şirket
d) Limitet şirket
e) Kooperatif

Bu soruyu mezuniyet sınavında bile sormam. Düşünün o kadar yani…

47. Anonim şirkette genel kurul kararının iptali davası ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) İptal davası, kanuna veya esas sözleşme hükümlerine ya da dürüstlük kuralına aykırı kararlar aleyhine açılabilir.
b) İptal davası, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açılır.
c) Dava, karar tarihinden itibaren 1 yıl içinde açılabilir.
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğa sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri iptal davası açabilir.
e) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçiren pay sahibi iptal davası açabilir.

3 ay diye bir şey anlattım gibi derste. Ben hatırladım ama başka hatırlayan var mı bilemem. Belki ön sıralar: Gökhan, Mahmut, Selçuk, Hamza, Gizem, Mehtap, Hatice, Uygar, Ahmet vs… Hümeyra kesin hatırlar.

48. Keşideci K tarafından lehtar L emrine düzenlenmiş bono, teslim ve ciro yoluyla L’den C1’e, C1’den C2’ye, C2’den L’ye ve son olarak da L’den H’ye devredilmiştir. H, ödeme gününde senedi K’ye ibraz etmiş, K’nin ödemeden kaçınması üzerine protesto çekmiştir.
Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)  Senette imzası bulunan bir kimseye ciro yapılamayacağından C2’nin L’ye yaptığı ciro geçersizdir.
b) C2’nin L’ye yaptığı ciro ile alacaklı ve borçlu sıfatları birleştiğinden bono ilişkisi sona ermiştir. Bu nedenle L’nin H’ye yaptığı ciro geçersizdir.
c) Müracaat hakkı kapsamında kendisine başvuran H’ye ödeme yapan L, C2’ye müracaat edemez.
d) H, yetkili hamil sıfatını kazanamadığından müracaat hakkını kullanamaz.
e) L, senette hem lehtar hem ciranta olarak gösterildiğinden asli borçluya dönüşmüştür.

Keşideci K dediği bizim Bekir, yani borçlu. L dediği Alacaklı yani Ahmet. Bekir, Ahmet’e bir bono vermiş ve sonra işte olaylar geliş’miş… Ahmet, Mehmet’e, Mehmet Hasan’a, Hasan yine dönmüş Ahmet’e, Ahmet de en son Hakkı’ya bonoyu ciro etmiş. Hakkı, ödeme gününde bonoyu cebinden çıkartıp Bekir’e göstermiş, yani ibraz etmiş. Bekir’de “iyi ki bir bonon var, ne gösterip duruyorsun” demiş. Hakkı da cevaben “ama bu ibraz senedi, göstermezsem olmaz ki” demiş. Sonra benim hakkımda soruşturma açılmış. Yani benim suçum ne şimdi?

Bu arada cevap arada kaynamasın. Herkes önüne bakar, geriye bakmaz. C2, L’nin gerisinde. Ceyhan güzel memleket. Espri kendini yazdırdı, yoksa Ceyhan’ın nasıl bir yer olduğunu bilmem, ayrıca sıcaktan nefret ederim.

49.  Keşide ve ödeme yeri aynı olan, keşide tarihi 01.06.2012 olarak gösterilmiş olan çek, 15.06.2012 tarihinde muhatap bankaya ibraz edilmiştir.
Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)  Keşideci çekten caymışsa muhatap banka hesapta karşılık bulunsa bile ödeme yapmamalıdır.
b) Hesapta karşılık varsa muhatap banka ödeme yapmak zorundadır.
c) Hesapta karşılık yoksa hamilin, çekin karşılıksız olduğu gerekçesiyle keşideci aleyhine çek düzenleme yasağına hükmedilmesi konusunda talepte bulunma hakkı doğmuştur.
d) Muhatap banka, hesapta karşılık bulunmasına rağmen ödeme yapmaktan kaçınırsa hamilin müracaat hakkı doğar.
e)  Hesapta karşılık yoksa hamilin, muhatap bankadan çek yaprağı başına ödemesi gereken meblağı ödemesinin talep hakkı doğmuştur.

Bari buna adam gibi bir yorum yapalım. Anlaşılan ibraz süresi geçmiş. Malum 10 gün çok kısa. Yok yarın giderim bankaya, yok daha vakti var ertesi gün de giderim derken, sayılı gün çabuk geçer. E 10 gün geçti gitti ne olacak? Eğer, borçlu çekten caymamışsa, banka, ibraz süresi geçtikten sonra elinde çekle gelen hamile ödeme yapmak zorunda değil, ama canı çeker ödeme yapar bu da mümkün. Ağanın eli tutulmaz. Ağanın elinin tutulması için, keşidecinin çekten cayması lazım. Yine Adana, yine sıcak. Sevmem demiştim, üstüme gelmeyin.

50. Aşağıdakilerden hangisi, poliçenin zorunlu unsurlarından biridir?
a) Vade
b) Lehtarın adı ve soyadı
c) Emre kaydı
d) Aval kaydı
e) Faiz şartı

Şu açıkta kalan dördüncü soru! Anlayan anladı. Bu arada Bursa’yı çok severim. Çünkü Bursa, sevilecek şehirdir. Bursa’da yaşanır. Bursa, muazzam.

Bursa’da bir “anı”sı olana ne mutlu!

Hüseyin Cem ÇÖL
25 Aralık 2012 – Pelitli 

23 Aralık 2012 Pazar

Azgıne & Safsalake



Fakültenin birinci sınıfında üç şube vardı: 1-A, 1-B ve 1-C. Fakülte numarası 1, 4, 7 vs. olanlar 1-A’da, 2, 5, 8 vs.olanlar 1-B’de, 3, 6, 9 vs. olanlar ise 1-C’de okuyorlardı. Benim numaram 145’ti ve şubem 1-C idi. Hani şu kantine giderken sol tarafta kalan amfi. 2. Sınıfta ise iki şube vardı. Numarası tek olanlar 2-A’da, çift olanlar 2-B’de. 3. sınıf da öyle. Ama 4.sınıfta tek bir şube vardı. Neden böyleydi bilemem. Şimdi Samsun’da avukatlık yapan ve o yıl yurtta üst ranzamda yatan ağabeyime sorduğumu hatırlıyorum bunun sebebini. “Üç şubeyle başlanır, tek şubeyle biter; çünkü epeyce bir kısım öğrenci yolda patır patır dökülür” demişti. Benimle dalga mı geçmişti, yoksa doğrusu bu muydu hâla bilemem.  

Bu girizgahın asıl konuyla ilgisi yok. Sadede gelelim.

Aslolan özel hükümler olmasına rağmen, genel hükümler dersleri nedense daha çok iz bırakır öğrenci zihninde. 2. sınıfta Ceza Hukuku Genel Hükümler dersine A şubesine Toroslu, B şubesine Hafızoğulları gelirdi. Toroslu’nun verdiği örnekler daha çok adam öldürme ve müessir fiile ilişkindi. Hocanın doktora tezi muhtemelen bu suçlar üzerineydi. Duyardık ki, B Şubesi hocası Hafızoğulları’nın verdiği örnekler hep sarkıntılık, ırza tecavüz, ırza tasaddi üzerineymiş. Ve yine duyardık ki, Hoca örnek vererek konuyu anlatırken hayli ayrıntıya girermiş. O yüzden Hafızoğulları bir efsaneydi fakültede. O yüzden B şubesi öğrencilerinin İdeal’den ya da Beta’dan aldıkları Ceza Hukuku dersinin notlarına çalışırken kendi kendilerine ve seslice güldüklerine şahit olurdunuz. Kahkahaların sebebi, “iştirak” konusuna hocanın grup seksi örnek vermiş olması olabilir.  

Bu böyledir.  Seks hem ilgi çeker, hem ayıplanır. Çünkü azgınlık da, saflık da, salaklık da hep bu toplumun bir parçası olagelmiştir.

Velhasıl, doğu cephesinde değişen bir şey yok.

Hüseyin Cem ÇÖL
23 Aralık 2012 - Pelitli

"Bahça Duvarından Aştım"



Muharrem Ertaş : Fazla otantik.
Kardeş Türküler : Fazla protest.
Şevval Sam : Fazla neşeli. Asla şikayetim yok.
Kubat : Fazla çığırtkan.
Turgay Başyayla : Fazla modern.
Eda : Fazla arabesk.
Zara : Fazla prozodi. Hayal kırıklığı.
Feryal Öney : Fazla erkeksi.
Gülşen Kutlu : Fazla ince.
Orhan Hakalmaz : Fazla yavaş.
Sevcan Orhan : Fazla dominant.
Parafonia Choir : Fazla abes.
Canan Sezgin Geylan : Fazla aceleci.

Hepsinin diline, yüreğine sağlık. Ancak yiğidin hakkını verelim. 

Ve Neşet Ertaş : Budur!


Hüseyin Cem ÇÖL
23 Aralık 2012 - Pelitli 

Siyah


"Her hâl ve şartta neşeyi muhafaza, 
hayatın idamesi için yegane çaredir."
Cevat Fehmi BAŞKUT

Büyük Öncül : Arka arkaya birkaç Zeki Demirkubuz filmi izlediyseniz, üstelik hava da kapalıysa, neşeniz tümden kaçıyor, boş mezar bulsam da içine girsem moduna giriveriyorsunuz.  

Küçük Öncül : Arka arkaya birkaç Zeki Demirkubuz filmi izledim. Önce “İtiraf”, sonra “Yazgı”, nihayet “C-Blok”. Sadece “Yazgı” filmi tek başına insanın bütün neşesini kaçırmak için kâfi. Verdiği mesaj şu : “Hayat saçma, ben de saçmayım. Hiçbir şeyin önemi yok.” Bu iki cümle doksan dakika boyunca beynime itinayla çakıldı.  

Ayrıca iki gündür Trabzon’da hava da kapalı.

Sonuç : Kıyamet kopsa daha iyiydi. Bilmem anlatabildim mi?

Hüseyin Cem ÇÖL
23 Aralık 2012 - Pelitli