26 Aralık 2013 Perşembe

Bu Yazıyı Okumayın ya da Okuyacaksanız Bile Okumamış Gibi Yapın


Yıllar önce bir vadi’ye deneme tadında yazılar göndermekteydim. İlk yazımın başlığı, hala hatırımdadır, “Özgürce Yazabilmek” idi.

Bu önemsiz girizgahı şu lafı edebilmek için yaptım:

Yazı, insanın duygusunu, düşüncesini, hayallerini, hayal kırıklıklarını, kendisini, hayat algısını aktarma aracı. Bu aracın amaca uygunluğu ise, yazanın özgür olmasına bağlı. Yazan özgürse, yazı samimi ve sahici bir hal alıyor. Yazanın özgürlüğünün önündeki birinci engel, “yazdıkları karşılığında para alması”. Para için yazmak elbette ayıp değil. Ama ana amaç para kazanmak olunca, yazanın kaleminden yazmak istedikleri değil, kendisinden yazılması istendikleri dökülüyor, yani nabza göre şerbet veriyor. Bu bir. İkinci engel ise, “okunmak”. Bu nokta ilginç. Her yazan okunmak ister, okunmak için yazar. Oysa okunmak, yazanın özgürlüğünü kısıtlayan en büyük engeldir. Çok okunan değil, az okunan hatta hiç okunmayan yazanlardır asıl “özgür” olan. Okunduğunu bilen yazan, yazarken rahat olamaz zira. Okuru hesaplayarak yazı yazılmaz, yazılsa da içten olunamaz.

Muhayyel nazarlara arz olunur.

Hüseyin Cem ÇÖL
26 Aralık 2013 – H 309 

Hiç yorum yok: