10 Aralık 2013 Salı

Cebeci İstasyonu'm


Bir vaha mıydın gerçekten yoksa serap mıydın?

Var mıydın yoksa muhayyilemde ben mi yaratıyordum seni?

Ne çok inerdim sana. Dört yıl boyunca her fırsatta. Samanpazarı’ndaki Meclis ve Anıtkabir manzaralı yurtta dünyaya anlam verme çabasıyla kendimi paralarken… Sonra Demirlibahçe’de çok katlı hoyrat apartmanların arasında ezilirken… Ve sonra Topraklık’ta hayata adım atmanın eşiğinde son serbest düşünme zamanlarını bir bir elerken… Bir bitmez sevda olmuştun ben de. Ne zaman içim darlansa, sen de huzur bulurdum.  

Her banliyö gelişinde insanların telaşını izlerdim. Çok sürmezdi bu telaş. Bir bakmışsın istasyon boşalmış. Sonra yavaş yavaş dolmaya başlardı. Sonra bir tren daha. Yine aldı bir telaş, bak biri adımını içeri attı, diğerini atamadan hareket etti tren, son bir çaba, tamamdır, kapandı kapılar… Tren hızlı bir yılan gibi Cebeci Pazarını dolanırken istasyonda ölüm sessizliği.

Her yirmi dakikada dolup boşalan istasyonun ortasında elimde kitabımla kala kalır, bu tuhaf izlencenin tanığı olmanın tuhaf hazzını yaşardım.

Şiirini bile yazmıştım, Bakiler’den esintiler taşıyan, hatırladın mı?

Hayatın curcunası içinde sakin bir limandın, say ki anne kucağı.

Baksana, yıllar sonra senden epey uzakta bir gece vakti, yine aynı duyguları yaşatabiliyorsan bana, belki yeniden aşık olmak da mümkündür.

Sahi mümkün müdür?

Mümkündür dersen, sen dersen inanırım. 

Hüseyin Cem ÇÖL
10 Aralık 2013 – Pelitli 

Hiç yorum yok: