''bazen durduk yerde bir olayın
bütün yaşamımı değiştireceğine inanırdım.
bütün yaşamımı değiştireceğine inanırdım.
en çok da bu mecburi eve dönüşler sırasında
tam kapıda yakalardı bu duygu
eşikte öylece kalır
eşikte öylece kalır
gözlerim dalar
çocuksu bir umutla
çocuksu bir umutla
bir şeylerin olmasını beklemeye başlardım.''
Yok bu olmadı. Ne demek kitabı daha kötüydü? Ben bu tür,
durgun akan ırmaklara benzer filmleri severim aslında. Bu filmi de sevmedim
diyemem. Üstteki paragrafı boş verin. Yazdım ya bir kere üşengeçliğimden silemiyorum. Film tam
benlikti.

Muharrem Ankara’da yaşıyor. Yeraltı metaforuna Türkiye’de en
uygun şehir Ankara olsa gerek. İnsan, elbette her şehirde sıkılabilir, her
şehirde mutsuz olabilir. Fakat İstanbul’da bu kısırdöngüyü kırmak zor bile olsa
imkansız değil. Ankara’da ise hepten imkansız. Çünkü Ankara gri bir şehir.
Sevmek için zorlamalısınız kendinizi. Sevmek için bahane bulmalısınız. Kendini
gizler Ankara. İstanbul gibi size cilve yapmaz.
Hayatımın yarısı Ankara’da geçti. “İnsan yaşadığı yeri ne
olursa olsun sevmelidir, aksi halde yaşadığı hayat çekilmez olur” diye
düşünüyordum, ki hala bu düşüncedeydim. Ankara’yı sevmek için kendimce ne çok
bahane buluyordum. Bir tür kaşiftim ve bir tür oyun oynuyordum. İlk, henüz
talebeliğimin ilk aylarında başlamıştım bu oyuna. Kaldığım yurt, Ankara Kalesi’nin
eteklerindeydi. Akşamları, üç katlı yurdun balkonundan baktığınızda, bir yanda ışıl
ışıl Kocatepe Camisini, ortada Meclis binasını, beri yanda Anıtkabir’i
görebiliyordunuz. Daha da arkalarda Atakule. Bu görüntü muhteşem miydi? Değildi
elbette. Ama olsun. “Elde var birdi”. Bu görüntü, başka yerde yoktu ve sadece
Ankara’da vardı. Sadece bu kadar değil. Cebeci İstasyonu Ankara’daydı. Sadece
bu bile Ankara’yı sevmem için yeter sebepti. Cebeci İstasyonu, talebeliğimin
ilk yıllarında benim bu dünyadaki cennetimdi. Sebebi bana kalsın.
Ne diyordum? Muharrem için Muharremler için bir kurtuluş
varsa orasının Ankara olmadığı bir gerçek. Ankara’dan ya nefret edersin ya da
sevmeye çalışırsın ama unutma ki Ankara'yı asla sevemezsin. Çünkü Ankara sevilmez. Ankara’nın çıkışı yok. Ankara'nın sıkıntısı var.
Hüseyin Cem ÇÖL
2 Aralık 2012 - Pelitli