“Bir oyun oynadık, oynamaktayız. Hepimiz farkındayız değil mi? Mış gibi yapma oyunu.” dedi, Malcolm X’in cebindeki oyuncak haç.
“Oyunbozanlık etmenin sırası mı? Hem
de birlik ve beraberliğe böylesine ihtiyaç duyduğumuz bir günde”, dedi Cübbeli
Ahmet Efendi. Kızmıştı haça anlaşılan.
*
“Ama bu kral cübbeli” dedi Tusubasa.
“Tusubasa öyle yazılmaz” dedi annesi
“Lütfen kayda doğru geçsin, Tsubasa olmalı”.
“Evvela annelerden öğrendik” dedi
Mehpare Hanım, “sahte gerçeği, gerçeğin sahtesiyle ustaca kombinlemeyi.”
*
“Ne yapacaksın o Themis heykelini”
dedi Louise Salavin.
“Satacağım”, dedi Cyrano de Bergerac.
“Cyrano sen de bunu yaparsan, Tahir
Sami ne yapmaz?” dedi Bay K.
“Ama ekmek parası” diyemedi Cyrano,
çünkü gerçeği olduğu gibi söylememeyi öğrenmek için sekiz dönem ders görmüştü
slaytlar eşliğinde. İçindekini diyemedi de, bir söylev vermeyi daha uygun gördü.
Bir söylev: Büyük insanlık ideali hakkında.
*
*
Gregor Samsa, kendini devcileyin
böcek bulmazdan az önce insan bedenli son hâliyle, “Hukuk, iktidarın fahişesidir
diyenin ağzına sağlık” dedi. “Ağzına sağlık” lafını duyan yeni işkadını Mukaddes
Kısakes, bunu kuracağı ağız ve diş sağlığı merkezinin kapısına ışıklı panolarla
yazmayı aklından geçirdi. Oysa Gregor’un kızkardeşi “fahişe” lafına takılmıştı.
Mutfağa gitti, irice bir elmayı aldı, ısırdı, kalanını kardeşinin kafasına fırlattı.
Hukuk ve iktidar arasındaki
münasebetsiz münasebet alenen icra edilmekteyken, “kuşa bakın” diye haykırdı
Gobbels.
Hazirun kuşa baktı.
*
“Korkakların klavyesini başlarında
parçalamak lazım” dedi Behzat Ç. “Bu nasıl bir kral çıplak yazısıdır la, her
tarafından korkaklık akıyor?” diye de ekledi.
“Amirim, kral çıplak değil zaten,
kral cübbeli” dedi, Harun.
“La bi sus la biiiippppp, zevzeklik
etme” dedi amiri.
Hayalet, güldü. Akbaba, masalı
dinlemeye devam etti; piyonlar ölümüne savaşırken perde gerisinde şahla vezirin
ahlaksız yakınlaşmasına tanık olmaktan keyiflendi.
E… Sonra ne oldu?
Ne olacak?
Yandı.
Bitti.
Kül oldu.
Vay dede sakalım.
Hüseyin Cem ÇÖL
8 Haziran 2013 – H 309