16 Mart 2013 Cumartesi

O Değil De Galatasaray'ın İşi Hakkaten Zor...



Aşağıdaki uyarıları ödev hazırlamakta olan KTÜ Hukuk Fakültesi I., II. ve III. sınıf öğrencilerinin dikkatine sunarım :   

1- Ödevi yapmış olmak için yapın. Ödev, sadece dersten geçmenizi kolaylaştıracak küçük bir engeldir. Ödev konunuzun, aldığınız dersin cüzi bir parçası olduğunu, parçayı öğrenmenin bütünü algılamanızı kolaylaştıracağını ve bütünü algılamak için içinizde arzu doğurmasının hedeflendiğini asla akla getirmeyin. Hatta o parçayı da öğrenmeye kalkmayın, sadece ödevi yapın yeter.

2-  Yazı stilini baştan sona italik yapın. Böylece size ödev verenin ödevinizi okumaya çabalarken kağıtlara yan bakmaktan boynu tutulsun ve bir daha size ödev falan vermesin.

3- Görsel malzemeleri öyle yoğun kullanın ki, bilgiler arada karınca misali kaybolsun. Hatta görselleri yazıların üstüne bindirin, ödevinizi incelerken kendimi görsellerin arasında yazıları bulmaya çabalayan bir kaşif gibi hissedeyim, bulunca da mutluluktan ağzım tavan yapsın.

4- Mümkünse ödev konunuzla hiç ilgisi olmayan görseller kullanın, böylece beni “bu görselle yazı arasında nasıl bir ilgi kurdu bu öğrenci acaba?” diye düşündürüp, ödevinizle baş başayken beyin fırtınası yapmama fırsat verin.

5- İsterseniz görsel malzemeleri hiç kullanmayın. Ödeviniz soğuk, tatsız, dümdüz olsun. Haklısınız, hukuk ödevinde görsel mi olurmuş? İcat çıkarmayın…

6- Tablo ve şemalar, bilgilerin öz’ünü aktarır. Siz öz’de değil, söz’de bir ödev hazırlayın.

7-  İstatistik, yalanı sayılara söyletme bilimidir. Yalanla işiniz olmasın. Ödevinizle ilgili olsa bile istatistiklere başvurmayın.

8- Hukuk, sadece kurallardan ibarettir. Hayat, hukukun konusu olamaz. Hukukun amacı da hayatta yaşanan ihtilaflara çözüm bulmak, böylece hayatı daha yaşanılır kılmak değildir. Siz de zaten hayatın içinde yaşanan ihtilafları anlamak, algılamak ve çözmek için hukuk eğitimi almamaktasınız. Gazete haberleri, yaşanılan hayatı ve olayları aktarır. Gazete haberlerini ödev kaynağı yapmayın. Ödevinizi hazırlarken ne olur hayatla ilginizi kesin.   

9- Ödev tesliminin son gününün 29 Mart oluşuna aldırmayın. Bahar geldi, ödev de neymiş. gezin, dolaşın, eğlenin. Trabzon’da havalar, maşallah diyelim, son günlerde öyle yumuşak ki. “İş bekler, keyif beklemez” der Doğan Hızlan. Ödevinizi vaktinde vermeyin. Vaktinde ödevini veren de ölüyor, vermeyen de. Rahat olun. Sıkıntı yapmayın.

10-  Ödevini geç teslim etmeyi kafasına koyanlar, gece yatmadan önce çok esaslı üç gerekçe düşünsün, abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra üç gerekçenin hangisiyle benim karşıma çıkacağının daha hayırlı olacağını rüyasında görmek üzere istihareye yatsın. Allah kolaylık versin. Ayrıca akıl, hem de fikir.

11-  Ödev, bir yönüyle can sıkıntısıdır, eziyettir; bir yönüyle ise kendi çapında başarı, mutluluk ve neşe sebebidir. Bir şey öğrenmek insanı başkalaştırır, mutlu eder; ama her öğrenme çaba da gerektirir. Çaba, sıkıntısız olmaz. Sıkıntı çekilerek başarıya, mutluluğa ulaşılır. Hayat da böyledir canlar.“Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” der Üstad Karakoç bir şiirinde. “Bazen neşe, bazen keder, hayat böyle geçip gider” der Sezen Aksu güzelim şarkılarının birinde. Siz neşe kısmını boşverin; zamanında yapmayarak, gereği gibi yapmayarak, suçu başkalarına, fakülteye, hocalara, sisteme, devlete, size yüz vermeyen sevgilinize atarak; ödev denilen aslında küçücük bir işi, dev bir sıkıntı böceğine dönüştürün. Başaracağınızdan eminim.

Son bir hatırlatma : An itibariyle  ödev tesliminin bitimine 13 gün 8 saat 26 dakika 24 saniye kaldı…

E hadi…

Hüseyin Cem ÇÖL
16 Mart 2013 – Pelitli 

Hiç yorum yok: