Aşağıdaki uyarıları ödev hazırlamakta olan KTÜ Hukuk
Fakültesi I., II. ve III. sınıf öğrencilerinin dikkatine sunarım :
1- Ödevi yapmış olmak için yapın. Ödev, sadece dersten
geçmenizi kolaylaştıracak küçük bir engeldir. Ödev konunuzun, aldığınız dersin
cüzi bir parçası olduğunu, parçayı öğrenmenin bütünü algılamanızı
kolaylaştıracağını ve bütünü algılamak için içinizde arzu doğurmasının
hedeflendiğini asla akla getirmeyin. Hatta o parçayı da öğrenmeye kalkmayın,
sadece ödevi yapın yeter.
2- Yazı stilini baştan sona italik yapın. Böylece
size ödev verenin ödevinizi okumaya çabalarken kağıtlara yan bakmaktan boynu
tutulsun ve bir daha size ödev falan vermesin.
3- Görsel malzemeleri öyle yoğun kullanın ki,
bilgiler arada karınca misali kaybolsun. Hatta görselleri yazıların üstüne
bindirin, ödevinizi incelerken kendimi görsellerin arasında yazıları bulmaya
çabalayan bir kaşif gibi hissedeyim, bulunca da mutluluktan ağzım tavan yapsın.
4- Mümkünse ödev konunuzla hiç ilgisi olmayan
görseller kullanın, böylece beni “bu görselle yazı arasında nasıl bir ilgi
kurdu bu öğrenci acaba?” diye düşündürüp, ödevinizle baş başayken beyin
fırtınası yapmama fırsat verin.
5- İsterseniz görsel malzemeleri hiç kullanmayın. Ödeviniz
soğuk, tatsız, dümdüz olsun. Haklısınız, hukuk ödevinde görsel mi olurmuş? İcat
çıkarmayın…
6- Tablo ve şemalar, bilgilerin öz’ünü aktarır. Siz
öz’de değil, söz’de bir ödev hazırlayın.
7- İstatistik, yalanı sayılara söyletme bilimidir. Yalanla
işiniz olmasın. Ödevinizle ilgili olsa bile istatistiklere başvurmayın.
8- Hukuk, sadece kurallardan ibarettir. Hayat,
hukukun konusu olamaz. Hukukun amacı da hayatta yaşanan ihtilaflara çözüm
bulmak, böylece hayatı daha yaşanılır kılmak değildir. Siz de zaten hayatın
içinde yaşanan ihtilafları anlamak, algılamak ve çözmek için hukuk eğitimi
almamaktasınız. Gazete haberleri, yaşanılan hayatı ve olayları aktarır. Gazete
haberlerini ödev kaynağı yapmayın. Ödevinizi hazırlarken ne olur hayatla
ilginizi kesin.
9- Ödev tesliminin son gününün 29 Mart oluşuna
aldırmayın. Bahar geldi, ödev de neymiş. gezin, dolaşın, eğlenin. Trabzon’da
havalar, maşallah diyelim, son günlerde öyle yumuşak ki. “İş bekler, keyif
beklemez” der Doğan Hızlan. Ödevinizi vaktinde vermeyin. Vaktinde ödevini veren
de ölüyor, vermeyen de. Rahat olun. Sıkıntı yapmayın.
10- Ödevini geç teslim etmeyi kafasına koyanlar,
gece yatmadan önce çok esaslı üç gerekçe düşünsün, abdest alıp iki rekat namaz
kıldıktan sonra üç gerekçenin hangisiyle benim karşıma çıkacağının daha hayırlı
olacağını rüyasında görmek üzere istihareye yatsın. Allah kolaylık versin. Ayrıca
akıl, hem de fikir.
11- Ödev, bir yönüyle can sıkıntısıdır, eziyettir; bir
yönüyle ise kendi çapında başarı, mutluluk ve neşe sebebidir. Bir şey öğrenmek insanı
başkalaştırır, mutlu eder; ama her öğrenme çaba da gerektirir. Çaba, sıkıntısız
olmaz. Sıkıntı çekilerek başarıya, mutluluğa ulaşılır. Hayat da böyledir
canlar.“Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” der Üstad Karakoç bir
şiirinde. “Bazen neşe, bazen keder, hayat böyle geçip gider” der Sezen Aksu
güzelim şarkılarının birinde. Siz neşe kısmını boşverin; zamanında yapmayarak,
gereği gibi yapmayarak, suçu başkalarına, fakülteye, hocalara, sisteme, devlete,
size yüz vermeyen sevgilinize atarak; ödev denilen aslında küçücük bir işi, dev
bir sıkıntı böceğine dönüştürün. Başaracağınızdan eminim.
Son bir hatırlatma : An itibariyle ödev tesliminin bitimine 13 gün 8 saat 26 dakika
24 saniye kaldı…
E hadi…
Hüseyin Cem ÇÖL
16 Mart 2013 – Pelitli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder